Bizim aşklarımız yüksektir
Dağlarımız gibi
Sizin ovanızın yumuşaklığı yok dilimizde
Gözlerimizin kartal bakışından korkma
En güzel çiçekler
Sert iklimlerde açar
Yolcu gibi gittiğime bakma ölüme
Ben sende durdum
Anlamıyorum
Neden
Açtığım kitabın her sayfasında
Sen
Kabuğum
Portakal kabuğu gibi renkli
İçim
Portakal gibi dilim dilim
Aşk mı?
Kalp mi?
Bilmiyorum ülkem
Birde bağımsızlık ilan etsem karanlıklardan
Oysa O kadar çok yıldız var ki içimde
Acısı başka aydınlık
Mutluluğu başka
Gözlerinden bir bakış yakalamak için
Ellerimle kaç kafes ördüm bilmiyorum
Oysa ben onları özgür severdim
Bir an konmasıydı yüreğime tek istediğim
Yüreğim kaplumbağa olsa da
Bil ki seni yakalayacak
Belki sen toprak
Ben toprak olacağız
Belki de
Ayağına kapanan toz olacağım
Yapışacağım ayakkabına
Nereye gidersen
Bende gideyim diye
Ama kaybeden
Ben olmayacağım
Tozlar her zaman çamur olmaz
Bazen çiçekte açar
Avuçlarımı saklıyorum
Çizgisi
Çizginle birleşecek bir gün
Ve yıllar sonra
Bir yaprak düştü gözlerimden
Konuştu
Kuruyarak
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta