Bir kez gören var mı seni gözüyle,
Gönül gönül gezen gizli perisin…
Var mı senin gibi şu yeryüzünde,
Çölleri aştırıp dağlar deldirsin…
Olmazı olduran gücün var senin,
Yardan ferman diye sözün var senin,
Gerçeği saklayan yönün var senin,
Aşığı düpedüz kör gezdirirsin…
Fedakarlık sende bir baş tacıdır,
Sensiz gönül buruk, hayat acıdır.
Tezatlığa bakın ne çarpıcıdır;
Zehiri aşığa şerbet edersin…
Asırlarca yaşar yazdığın tarih,
Dillerde dolaşan bir efsanesin…
Var mı senden başka böyle bir fatih;
Leyla’yı öldürtüp Mevla dedirtsin…
Gözlerine bakıp hayal kurduran,
Onu düşündükçe gönlü coşturan,
Her dem yare yare doğru koşturan,
Yanındayken bile hep özletensin…
Elmastan değerli, baldan tatlısın,
Hayatın en güzel eşsiz yanısın,
Sevdanın çiçek açmış dalısın,
Kalbin seviyorum diyen sesisin…
Gökyüzünün süsü dilek yıldızı,
Mehtabın suya düşen yakamozu,
Bazen kalbi çalan gönül hırsızı,
Bazen sabıkasız kanlı katilsin…
Her mısrası sevgi yazan bir şiir,
Damarda coşkuyla dolaşan nehir,
Henüz çözülmemiş gizli bir sihir,
Sen bir tek hecelik, bir bilmecesin…
İçmeye kanılmaz sevda suyusun,
En hoş namelerde hep sen dolusun,
Sevenin şarapsız sarhoşluğusun,
Gözlerden içilen sevda meyisin…
Mutluluk zirvesine giden bir yolsun,
Dertlerin de çokmuş, be varsın olsun…
Gönülden gönüle atılan oksun,
Ruhu saran tatlı büyü gibisin…
Gökkuşağı olur senle tüm hayat,
Her rengi yaşatır apayrı bir tat.
Tanrı’nın elinden çıkmış bir sanat;
Gönüle işlenmiş nakış gibisin…
Düşünmeden sevmek körü körüne,
Onu sığdırmak hep hayat öyküne,
Dua da sana, şarkı da, türkü de,
Kendine gönüllü esir edensin…
Sanki Cennet gibi o kadar güzel,
Öyle bir hissin ki sevene özel,
Ah mutluluğun da derdin de güzel,
Candan etsen bile vazgeçilmezsin…
Mantığı silersin gönle girince,
Akıl baştan gider bir kez sevince.
Depremler yaşanır ardı ardınca,
Akla başka gönle başka edensin…
Bülbülün güllere yaktığı ağıt,
Bütün sanatlarda; o en baş yapıt,
Gönüle dikilen ölümsüz anıt,
Tanrı’nın sunduğu en güzel şeysin…
Bazen kaf dağısın hiç aşılmazsın,
Sen yaşadığımız o tek masalsın…
İlk bahar, son bahar, yaz ve de kışsın,
Gönüllerde süren o dört mevsimsin…
Kimi için kuşsun konarsın dal dal,
Rivayetin çoktur kimi der masal.
Kimine göreyse bir gülsün al al,
Sen söyle nesin sen, neye benzersin…
Yakut, zümrüt, safir değilsin ama,
Değer biçilemez hiç varlığına.
Ne yirmi dört ayar ne de pırlanta,
Elli bin fersahta inci gibisin…
Ekmek, su ve hava kadar ihtiyaç,
Sevip de sevilen hep sana muhtaç,
Damarda kan gibi ya da bir ilaç,
Sensiz yaşamaya fırsat vermezsin…
Kuşun kanadında özgürlük müsün?
Kalplerde raks eden büyücü müsün?
Hayatın çıldırtan öpüşü müsün?
Aynı anda birden fazla yerdesin…
Evrende yaşanan en büyük evrim,
Gönülde yaşanan en büyük devrim,
Sen hep baş tacısın yaşanan her devrin,
Krala krallık eden tek sensin…
Gönüle eşini bulduran sensin,
Bir bedende biri olduran sensin,
Sevginle dünyayı durduran sensin,
Kalpteki o tahtın tek hakimisin…
Kayıt Tarihi : 16.3.2010 10:42:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!