Asırlık bir şiir yazıyorum;
Kelimelerini birleştirip uçurtmama ip yapacağım;
Yıldızlara takılacak bir şiir.
Güneşi sarmalayacak, yalnızlıktan korkmayacak bir şiir…
Asırlık bir şiir yazıyorum;
Bir ucundan hayata tutunacağın,
Yaldızların takılacağı bir şiir.
Hilâl’e dokunacak, fısıldayarak ağlayacak bir şiir…
Her satırına bir nota çiziyorum,
Her noktasının yanında bir es.
Kıtaların arasında dört dörtlük boşluk; birbirini anlamayan iki insan kadar fazla.
Senin için, hemen ardından başlıyor cümleler nasıl olsa.
Hayatı sorgulamadım. Evet. Sorularımı hep kendime sakladım.
Ya da kendimden de sakladım… Bilmiyorum.
Fakat senden neden sakladım, bunu soruyorum kendime.
Söyledim aslında, sessizce fısıldadım kendi içimde.
Yankılanan seslerin arasındaki duymadığın sesti o;
Söylediğim şarkıda, çaldığım ıslıkta,
Yağan yağmurun sularına bıraktığım kâğıttan gemilerimin ismiydi.
Söyledim aslında;
Her şakanın yanında, kahve içmeye davet ettim seni.
Falında ben çıkıyım istedim. Falımda sen ol istedim.
Telveler dökülmeseydi üzerime olmaz mıydı?
Ya da kahveler hiç yalan konuşmaz mı?
Seninle yürürken her adımımı sana uyduruyordum.
Önce sağ, sonra sol… Yavaş yavaş atıyordum her adımı;
Derin bir nefes çekersin ya hani sigaradan, üflemeye kıyamadan tutarsın ya içinde;
İşte öyle yürüyordum seninle…
İki ayakkabı bağcığının birbirine olan özlemi gibi;
Raflarda bir araya gelmenin umudu işte…
Hani dışarda kar yağar, senin aklına çocukluğun gelir ya
Kartopu savaşları, kardan adamlar…
Buğulanan pencere camı,
Belki yanan bir soba, hatta üzerinde kestaneler…
Akşam ezanı, tasolar, leblebi tozları…
Bir de televizyonu açınca Jetgiller, çakmaktaşlar…
Burnunun direğini sızlatan özlemler işte bunlar.
Masumiyete ve maziye duyulan özlemler…
Ben hayalci birisiyim.
Düş atölyelerimde, umudu nakşederim.
Seninle deniz kıyısındayken, bir taşı suda 7 kere sektirebilmek kadar sade şeyler isterim.
Çayın yanına gelen 2 şekerden birisini bırakırım,
Yağmurlu bir havada, gökyüzü ağlıyor diye üzülürüm,
Şimşekler çakınca yorganımı üstüme çekerim,
Susarım, ağlarım belki;
Ama seni dilerim...
Hikayeler yazarım ben.
İçinde senden bir sürü olan hikayeler.
Bazılarında, senin yanına kendimi de koyarım hatta.
Elini tutarım utana utana,
Beraber yıldızları sayar, sonra kafamız karışır tekrar sayar,
Ve vazgeçip susmanı dinlerim o hikayelerde.
Hikayelerden çalıp seni bana getirecek serçe kuşları beslerim içimde.
Aslında, getirsinler diye değil, belki sen gelirsin diye severim onları.
Hızlarına yetişemeyeceğim kanat çırpınışları, cıvıltıları…
İşte o kadar seviyorum seni…
Satırlarım, artık resme dönüyor.
Her harf, içinde seni taşıyor.
Mürekkepten çok sen kokuyor mısralar.
S’nin saçları dalgalanıyor her kelimeyle mesela.
Her şey sana benziyor…
Çiçeklere benzetir insanlar sevdiklerini; güzel şeylere.
Ben geceye benzetiyorum seni.
Bir cismi yoktur gecenin,
Sesi yoktur,
Rengi yoktur,
Kokusu yoktur,
Kimse bilmez gözlerinin rengini.
Kimse duymamıştır ağladığını. Kimse bilmez neşesini…
Belki ağlamaz ama,
Yağmurları vardır üzülünce.
Özlemi vardır sabah doğan güneşe,
Rüzgârları vardır sessizce. Bir de fırtınaları vardır öfkesinde.
Çiy taneleri vardır; onlarla konuşur her sehere…
Beden değil, ruhtur gece.
Bu yüzden ben de varım;
Biraz gecenin, biraz ruhunun içinde…
Susamıyorum seninleyken, afallıyorum konuşurken.
Belki düğümlenmiyor kelimeler boğazıma ama,
Söyleyemiyorum çok şeyi…
Sahi, hikâye yazar mısın sen de?
Ya da resim çizer misin? Düş kurar mısın?
Sever misin geceyi sen de?
Ağlar mısın? Bulutlara benzer misin?
Ebrû misali kağıda düşer mi gölgen?
Güneşi sever misin?
Kartoplarını, leblebi tozunu?
Peki kahveyi?
Sever misin kahveyi?
Fallara inanır mısın benim gibi?
Noktalamam gerek bir yerde biliyorum. Sorularımı sana veriyorum. Cevaplara da selam söyle benden. Bir gece, düşlerinden çalarsa serçe kuşları seni…
Aslında onlar sana gitmeden sen gel istiyorum… Bir de, benim için izler misin geceyi? Gecede kendini, senin içinde beni…
Kayıt Tarihi : 26.5.2012 19:01:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!