Yeni bir şey değil bu.Asırlardır içimde yer eden bir yaranın biraz Picasso biraz Goethe, biraz Mozart ve biraz da Sezar tarzı kan akışı bu.Sanki içimde bir şehir var ve caddelerinde fahişeler günü kurtarmanın telaşıyla gururlarını ayak altında ezdirmekte.Şehrin en kalabalık meydanında ise çiçeklerin yaprakları gecenin ayazına çiy düşürmekte, üzülmekte.
Yeni bir şey değil bu.Öyle bir üzüntü ki yüzyıllardır her yüreğin içinde birikmiş sıkıntılar damla damla yüreğime akmakta.Ve her insandan aldığım bunca mirasa rağmen herkes beni yalnız bırakmakta.Kimse bana dönüp bakmamakta.Gözlerini benden kaçırmakta.Ah insanlar rengin, şeklin, sesin içinde bir defa değil belki bin defa nasıl da unutulduğumu görememekte.
Sadece bir piramidin dibinde Akineton’un ölümünden geride kalan sonsuzluğu ve susuzluğu izlemekte.Mısır, Filistin, Mezopotamya tüm insanlığın çilesini bilmekte.Dünyanın acıyla yoğrulmuş her coğrafyasında bana ait gül bitmekte.
Neden insanlar asırlardır bunca savaşmasına rağmen ve neden bunca kan dökmesine rağmen bir başkasını anlamaya çalışmamakta.Dünyanın her neresinde susturulmuş bir insan varsa, orada ben varım; çünkü ben asırlardır yalnızım.
Bir dünya ki bana ezelden ebede bir insanlık mirası bırakmakta.Tüm insanlığın sesini, rengini, şeklini yüreğime sığdırmakta.Dünyanın her neresinde aç, susuz, yalnız bir insan varsa, yüreğim orada atmakta.Ah içim sızlamakta.
Ben duygularında kalabalık, bedeniyle yalnız iken hep içim parçalanmakta.Bir zenci çocuğun boyun büküşünde gözlerim tenimin rengiyle utanmakta.
Dünyanın her yerinde her insan bir başkasına ait bir sırrı kendi içinde saklarken, neden yüreğindekileri o kişilere açmamakta.Neden insanlar kendi sakatlıklarını başkalarının üzerinde görmekten kaçınmakta.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta