Aynı bina, iki farklı tarih...
ASILI ÇAMAŞIRLAR
O gün arkadaşımın yanından ayrıldıktan sonra iftar telâşı barındıran bir yolculuk yaparak döndüm eve. Niye telaş? Bende değil tabii…
İnsanlarda…
Yollar tam kördüğüm.
Hayatta ben en çok babamı sevdim
Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk
Çarpık bacaklarıyla -ha düştü, ha düşecek-
Nasıl koşarsa ardından bir devin
O çapkın babamı ben öyle sevdim
Devamını Oku
Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk
Çarpık bacaklarıyla -ha düştü, ha düşecek-
Nasıl koşarsa ardından bir devin
O çapkın babamı ben öyle sevdim
Aynı bina, iki farklı tarih...
Ve bir kadının gözlemine takılan sosyo/psikolojik ayrıntının film kareleri.
Aynur Uluç dikkatlı bakıyor, algılıyor, gözlemliyor, yazıyor. Biz de inanın keyifle okuyoruz.
Öyküde anlatılanın, moda deyimle microfaşizm olduğunu söyleyeceğim ama ben öykünün asıl yazılmayan taraflarındayım..
''sonunda usumun düzensizliğini kutsal buldum' diyen insan rimbaud...
Bu geldi aklıma öyküden çok üsluba baktığımda...
Öykünün devam eden öyküsünü okudum çünkü ben.
Öykünün üslubu, kent yaşamına intibak edip edememekten daha didişmeli durumların işaretçisi, İkirciklerin üsluba yansıyan atmosferi benim hissettiğim
Mesele çamaşır meselesi değil asla..
Toplumsal yapının kılcal damarlarındaki tıkanıklığın bilinç damarlarını tıkaması..
Bu şiir ile ilgili 2 tane yorum bulunmakta