-NAZIM'ın ŞEHADETİ-
"Ben tanıklık ederim ki; tüm isim ve sıfatları kendinde toplayan, rahmetiyle muamele eden, esirgeyen, merhamet eden, bağışlayan, mülkün gerçek sahibi, mülk ve saltanatı devamlı olan, her türlü eksiklik ve ayıplardan münezzeh olan, kullarını selâmete çıkaran, gönüllerde iman ışığı uyandıran, gözeten ve koruyan, mağlup edilmesi asla mümkün olmayan, istediğini mutlak yapan, dilediğine muktedir olan, her şeyde büyüklüğünü gösteren, her şeyi yoktan var eden, her şeyi uygun bir tarzda ve birbirine uygun yaratan, her şeye bir şekil ve hususiyet verip tasvir eden, kullarının günahlarını örten, günahlarını bağışlayan, her şeye, her istediğini yapacak surette galip ve hakim olan, çok fazla ihsan eden, bütün mahlukatın rızkını veren ve ihtiyacını karşılayan, her türlü zorlukları kolaylaştıran, darlıktan kurtaran, her şeyi en ince noktasına kadar bilen, ilmi ebedi ve ezeli olan, dilediğine darlık veren, sıkan, daraltan, dilediğine bolluk veren, açan, genişleten, yukarıdan aşağıya indiren, alçaltan, yukarı kaldıran, yükselten, izzet verip ağırlayan, zillete düşüren, hor ve hakir eden, her şeyi işiten, her şeyi gören, hikmet sahibi olan, yaptığı her işte hikmeti gözeten, son derece adaletli olan, işlerin bütün inceliklerini bilen, her şeyin iç yüzünden, gizli tarafından haberdar olan, yumuşak davranan, hilmi çok olan, pek azametli ve büyük olan, çok bağışlayan, mağfireti çok olan, kendi rızası için yapılan iyi işleri, ziyadesiyle mükafatlandıran, çok yüce, pek yüksek olan, büyüklüğünde hudut olmayan, yapılan işleri bütün tafsilatıyla, ayrıntılarıyla tutan, yaratılmış her şeyin azığını veren, herkesin hayatı boyunca yaptıklarının hesabını soran, azamet sahibi olan, ululuk sahibi olan, çok ikram edici, keremi ve mağfireti bol olan, bütün varlıklar üzerine gözcü olan, dua edenlerin dualarını kabul eden, isteklerini veren, lütfu bol olan, emirleri, kelamı ve bütün işleri hikmetli olan, iyi kullarını seven, sevilmeye ve dostluğa hakkıyla layık olan, şanı çok büyük ve çok yüksek olan, ölüleri diriltip kabirlerinden çıkaran, her zaman ve her yerde hazır ve nazır olan, vacib'ul vücut olan, varlığı hiç değişmeden duran, işlerini kendisine bırakanların işini düzelten ve her şeyin iyisini temin eden, pek kuvvetli, pek güçlü olan, çok sağlam olan, iyi kullarına, gerçek mü’minlere dost olan, her türlü hamd ve övgüye layık olan, istisnasız her şeyin tek tek sayısını bilen, bütün mahlukatı maddesiz ve örneksiz olarak ilk baştan yaratan, yaratılmışları yok ettikten sonra tekrar yaratan, ihya eden, dirilten, can bağışlayan, sağlık veren, ölümü yaratan, öldüren, diri, tam ve mükemmel manasıyla hayat sahibi, gökleri, yeri ve her şeyi tutan, istediğini, istediği vakit bulan, kadri büyük, keremi bol olan, tek olan, sığınacak tek dayanak olan, her şeye gücü yeten, her istediğini yapmaya kâdir olan, kuvvet ve kudret sahipleri üzerinde dilediği gibi tasarruf eden, istediğini ileri geçirip, öne alan, istediğini geri koyan, arkaya bırakan, başlangıcı olmayan, ilk olan, bitişi olmayan, son olan, açıkça bilinen, âşikâr olan, gizli olan, her şeyi tek başına idare eden, aklın mümkün gördüğü her şeyden, her hâl ve tavırdan münezzeh olan, kullarına iyilik ve ihsanı, nimetleri bol olan, tövbeleri kabul eden, suçluları adaletiyle cezalandırıp intikam alan, affı ve rahmeti çok olan, bağışlayan, pek acıyan, lütuf ve merhametle pek esirgeyen, mülkün ebedi sahibi olan, her türlü büyüklüğün, her türlü keremin sahibi olan, bütün işleri birbirine uygun ve denk yapan, istediğini istediği zaman istediği yerde toplayan, çok zengin olan, istediğini zengin eden, bazı şeylerin meydana gelmesine müsaade etmeyen, engelleyen, elem ve zarar verecek şeyleri yaratan, hüsrana uğratan, hayır ve menfaat verecek şeyleri yaratan, alemleri nurlandıran, hidayete ve doğru yola erdiren, örneksiz, misilsiz, hayret verici nice âlemler icat eden, varlığının sonu bulunmayan, ebedi olan, servetlerin gerçek sahibi olan, bütün işleri ezeli takdirine uygun bir nizam ve hikmet üzere sonuna ulaştıran, çok sabırlı olan âlemlerin Rabbi olan Allah'ımızdan başka ilah yoktur!... Ve ben yine tanıklık ederim ki; âlemlere rahmet peygamber efendimiz Hz. Muhammed, (S.A.V.) âlemlerin Rabbi olan Allah'ımızın kulu ve elçisidir!..."
{ Sait Faik ABASIYANIK }
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta