[Asıl Deprem İçimizde ]
Deprem üstüne
Depreme dair
Hiçbir şey yazmak istememişti gönlüm
Ne zaman aklıma gelse
Bir yanım hep eksik kalırdı
Ne zaman aklıma gelse
Bir yanım oralara çekerdi beni
[Depremin tekrar aklıma gelişi ]
Aslında hiçbir zaman aklımdan çıkmamıştı ki
Sadece unutmuş gibi yapmak istedim
Ama olmadı
Her zaman önünden geçtiğim
İlkokulum vardı
Ne zaman baksam muzur çocuk olurdum
Okul sıralarım aklıma gelirdi
Mandalina kabuklarını
Lastikle atardık birbirimize
İlkokul hocalarım gelirdi aklıma
Çoğu insanın olduğu gibi
İlkokulda aksi gibi tek bir hocamız yoktu
Bir sürü hocamız olmuştu
Bazen bir senede altı hoca değiştiriyorduk
Çok erken kaybetmeyi
Yeni birine ayak uydurmayı öğrenmiştik
Çok hocalı olmak aksi bir durum değildi
Benim gözlemlediğim tek kötü yanı
Hocalarımızın ilerleyen hayatlarımızda
Bizi hatırlamakta zorlanmasıydı
İlk adımlarımızda sosyal hayatta hazırlanıştı
Tebeşir kavgalarından sonra
Toplu olarak yenilen dayak
Dayak olayını abartmanın anlamı yok
“Hocaların vurduğu yerden gül biter” cidden
Benim bir keresinde yüzümde beş dallı bitmişti
Haliyle bende bitip çok küfür etmiştim o zamanlar
Tamamen içimden
Bugün olsa yemin ederim ellerinden
Kana kana öperdim hocalarımın
Mutlaka bir şey yapardık
Ya da yapmazdık
Olur olmaz zamanlarda
Hocaları deli ederdik
Ne zaman geçsem okulumun önünden
Muzur çocuk olurdum ve
İlk anılarım canlanırdı
Bizim zamanımızda ilkokul beş yıllıktı
Cümleye böyle girmek yaşlılık belirtisi oluyordu ama
Ama saçlardaki beyazları yaşanmışlıkları
Görmeden, hissetmeden geçemiyordum yollardan,
Başlayamıyordum cümlelere
Yine geçerken ilkokulumun önünden bir gün
Elinde karne olan bir çocuğa rastladım
Bizim mahalleden di ufaklık
Adını bilmiyordum
Çağırınca geldi hemen
“karnen nasıl” bakalım dedim
“Hepsi pekiyi bir tanesi iyi “ dedi.
Aslında kurduğu cümlede anlamca bozukluk vardı
(doğrusu; bir tane iyi gerisi pekiyi idi
bence böyle bir cümle kurmasında sakınca yoktu.
Asıl önemli olan benim kurduğum
cümlelerdeki anlam karmaşası
sakıncalardı bunlar doğal kaynağı da
yüreğimden geliyordu)
Ama daha şu salak üniversite sınavlarına girecek
Daha çok vakti vardı önünde
Ufaklık sözlerini bitirdiğinde
Yüzünde bıkkın sıkkın bir hal vardı.
“Karnen güzel niye üzgünsün” demiştim
Oda bana ne dese beğenirsiniz
Gerçi söylediğinde ben çok beğenmiştim.
“ Ağbi ben beşinci sınıfa gidiyordum.
Bu sene okulum bitecek ve diploma alacaktım.
Ama ilkokulları sekiz yıl yaptılar”
durdu biraz sonra bombayı patlattı
“ İşin yoksa üç sene daha oku ancak diploma al,
Ağbi geçer mi üç sene şimdi.” dedi.
Öldüm gülmekten,
Çocuğa okulda ne yaptılarsa
Şafak atmıştı tepesine doğru
Okulu hapishane gibi görüyordu garip
Ama takdir etmek lazımdı
Belki evdekilerinin baskısı
Belki de kendi iradesi
Diploma nedir biliyordu
Ben aldığım diplomamı
Evdeki yatağın üstüne atmış
Tavuk kovalamaya gitmiştim
Ne fırça yemiştim rahmetli dedemden.
Çocuktu işte
Ama cin gibiydi
Yanımdan öyle
Elinde karnesi
Sekiz yıla sinirli
Zamana sinirli sinirli gitti
Bu yaşta sinir iyi değildi
Ama mutlaka bir gün öğreniyordu
İnsan yavrusu
Derken gel zaman git zaman
Okullar açılmıştı
Ama benim okulumun açılmadığını gördüm
Sonra öğrendim ki depremde
İlk yıkılacaklar arasındaymış
Kul cahilliğinden
Para hırsından kaynaklanan
Hatalardan ve yıkımlardan
Bizi Allah korumuştu
Okulum yıkılırken
Anılarımda yıkılıyordu
Gazoz simit sırasında beklediğim kantin
Top oynadığımız arka bahçe
Camlarını kırdığımız sınıflar
İnsan çok fena oluyordu
Hayatının izlerini bıraktığı
Yerlerde
Hayatının izlerini bir
Bulamaması
Dıştan içe çok fazla vuruyordu
Dökülen tuğlalar, betonlar
Bir devri kapatıyordu
Üzülüyordum
Okulun bir arsası kalmıştı
Gel zaman git zaman
Sırf ben değildim üzülen
Gelen geçen herkes bir buruk bakıyordu
Yıkıntılar arasındaki bayrak direğine
Aslında öyle kolay yıkılıyordu ki
Bir depremde nasıl yıkılmasın
Biraz üzüntüm geçiyordu
İncecik pastan erimiş demirleri görünce
Depremi bir kez daha
İstemeden hatırlıyordum
Çığlıkları feryatları
Kayıpları
Bir okulun yıkılmasındaki anılarımı ah ederken
Bir şehrin insanının
Şehrinin yok olmasının üzüntüsü
Burkuyor içimi
O sokaklar
O insanlar
Geliyor aklıma
Orada bıraktığım annelerim
Orada bıraktığım babalarım
Orada bıraktığım kardeşlerim
Yeni okul yükselirken gün be gün,
Yeni yapının sağlamlığını
Anılarımın diyeti oluyordu
Seviniyordum benden sonraki çocukların
Anıları silinmeyecekti belki
Belki diyordum gene de insanlar güvenmiyordum
Bir gün dönem ödevi aldıklarında
Okullarının tarihine ilişkin
“Okulumuz ilk yapıldığında
24 derslikli olup depreme dayanıksız olması
Nedeniyle yeniden güvenli olarak inşa edilmiştir.”
Cümlesinin gönül anıları ziyan öğrencileri oluyorduk.
Gücenmiyordum
Bir şehirde kaç ışık kaybolmuştu
Benim anılarım bunun yanında hiç kalıyordu
Şehrin ışıkları
Uzaktan ateş böceği yuvası gibi gözükürdü
Kaç ateş böceği sönmüştü
Birden bire,ansızın
Birinin bunları hatırlaması
Hatırlatması lazımdı.
Üç beş itin
Para hırsı yüzünden
İnsanlar bozuk para gibi harcanmıştı
Başka göçükler olmadan
Yola çıkmak lazımdı........
[İlk Sıcak Temas:]
Geceleri pek uyumazdım
Uykumu çoktan kaçırıp
Gizli bir boşluğa hapsetmişti
İnsan suretli garip huylu mahluklar
Hangi tarafa baksam
Ayrı bir eksik kulpun
Kırık izleri duruyordu
O gün nasıl olduysa uyumuştum
Ciğerim sarsılarak uyanmıştım
Kardeşim “ağbi deprem oluyor” sesini duydum
“Panik yapma geçer” demiştim.
O güne kadar hep çabuk geçmişti.
Ama bu sarsıntı geçmek bilmiyordu.
Hayatların sanki gökyüzüne
Bir yandan ayet okumaya çalışıyordum
Aklımdan dilime bağlantı kopmuş gibi
Bir türlü gelmiyordu ne başı ne sonu
Saymaya başladım
Kırk yediye kadar sayıp
Kardeşimle annem için artık güvenli bir yer
Aramaya başladım
Ne yana kaçacaktık
Apartmanların arasında
Eski bir gece konduyduk
Ne yana kaçsak binalar üstümüze yıkılacaktık
O sesti öyle kaç bin bomba atılmıştı
Yer yorgan gibi sallanıyordu
Ayaklar yere basınca
Akıl baştan gidiyordu
Allah’tan dil çözüldü
Ayetler dualar okundu
Büyük bir gürültüden sonra
Bir ara büyük bir sessizlik
Sonrasında çığlıklar, feryatlar
Millet yarı çıplak, kadın, çoluk hepsi sokaktaydı.
Etraf tabiri pek caiz değildi o şartlar altında
Bayram yeri gibiydi
Yazın deli sıcağında dolayı
Herkes yarı çıplaktı
Göz gözü görmüyordu
Kimisi kamyonların altına girmiş saklanıyor
Sanki kamyonlara bir şey olmayacakmış gibide
Kimileri parklara kaçmış bekliyorlar
Herkes her yerde
Her yer herkesteydi
Hiçbir gece İstanbul böyle kalabalık olmamıştı
Etraf mahşer yeri gibiydi
Sağıma soluma bakıyorum
O müthiş tarif edilemeyen
Yaşayanların bilebileceği
Sarsıntıdan sonra her yer yerindeydi
Ama mutlaka bir yerlerde büyük bir yıkıntı vardı
Ama neredeydi
Herkes sevdiklerinin sağlığını düşünüyordu
Korkuları yüzlerinden okunuyordu
Yalnızlıklar hiç bu kadar çetin olmamıştı
Düşman bile olsa sığınacak yer arıyordu
İnsanlar hiç bu kadar küçük olmamıştı
Hiç küçüklüklerini bu kadar hissetmemişlerdi
Karınca sürüsü gibiydik
Uzaydan bakıldığında
O andaki tek farkımız
Karıncaların depremi önceden bilebilmesiydi
Gelen haberler hiç iyi değildi
Binlerce ölüden bahsediyorlardı
Bir bir ilçeler iller anlatılıyordu
Gecenin o vaktinde
Haritalar bazı yerlerde tamamen değişmişti
Artık sabah hiçbir zaman eskisi gibi olmayacaktı
Sevdiklerini ebediyen göremeyecekti insanlar.
İlerleyen saatlerde artçı depremler ki
Önceden hiçbir deprem terimini bilmezdik
Şimdi ise tüm toplum
Fay hatlarını tartışıp
Bazen ukalalık yapıp gelecek depremlerin şiddetini
Tahmin etmeye çalışıyoruz.
Herkes sanırsın jeolog
Jeologlar hariç herkes konuştu
Fısıltı haberleri bilimden çok önde de oldu bir ara
Gerçi hala öyle
O gün o saatlerde
Yeryüzü sallanırken
Bir ülke sallanmıştı aslında
Bir dünya hata çıkmıştı
Yıllardır kulak arkası edilen
Aldıkları rüşvetler yüzünden
Binlerce kişiye evlerini mezar edenler
Rahat oturamıyordu yerine
Nasıl olsa bu halk bunu da unutur diyordu
Bazı köpekler
Cidden de Halk bunları ileride unutacaktı
Depremi yaşayanların haricinde
Bense duramıyordum yerimde
Bir yerlerde annelerim
Bir yerlerde babalarım
Bir yerlerde kardeşlerim
Bir yerlerde ağbilerim
Bir yerlerde ablalarım vardı
Bir tuğla kaldırsam
Bir işe yaramış olurdum
Kanayan yürekleri susturamazdım ama
En azından çabalardım
Deprem buralarda olay olmuştu
Herkes parklarda bahçelerde
Piknik yerine gider gibi
Derme çatma çadırlar kuruyordu
Bütün arkadaşlarımı görmüştüm
Ne kadar çok yatalak insanda varmış buralarda
Deprem yüzünden onları da
Getirmiş aileleri güvenli saydıkları yerlere
Ortalık mahşer yeri gibiydi
Küçüktük
İnsandık
Ölümlüydük
Hiç bu kadar hissetmemiştik
Yine bazı denyolar
Hala ten peşindeydi
Ölü eti çiğnemeyi ne çok seviyorlardı
Eğlenen insanlar nedense
Acayip gözüme batıyordu
Bana göre ülkem cenaze eviydi
Bu evde
Bu cenazelerde
Bu yıkıntılarda
Eğlenenler bizden değildi
[İlk adım felakete:]
Acilen gitmem lazımdı
İçim öyle yanıyordu ki
Kayıtsız oturmak
Eldeyken ayaktayken
Bir şeyler yapmamak
Hayvanlıktan öte bir şey olamazdı
Gitmem lazımdı
Birkaç otobüs
Birkaç araba
Gönüllerden bir konvoyun
Tam en önünde buldum kendimi
Arabayla kalbi kırıkların yanına giderken
Camdan panikleyen halkı seyrediyordum
Parklarda kurulan çadırlarda
Arada mangal keyfi yapanları görünce
Haklı bir kızgınlık krizine girmişti
Duygusuzluğa öfkeli yüreğim
Yollarda bir ömrü bitirmiştim
İkincisinin uzatmalarını yaşıyordum
Orada ne yapabilirdik bilmiyorum
İlk defa bir yol beni bu kadar korkutuyordu
Felaketin ikinci gününü üçüncü güne bağlayan geceydi
Sıcaktı
İnanılmaz dereceydi
Yollar hiç bu kadar karanlık değildi
İnsanlar hiç bu kadar mutsuz değildi
Karayolları canlarını dişini takıp çalışmış
Yolları idare eder şekilde onarmışlar
Trafik levhalarını yeniden düzenlemişlerdi
Yollardaki yarıklar
Yeni asfalt kokuyordu
Yeni kapatılmıştı
Yol çizgileri
Alnımın çizgileri gibiydi
Çok karışıktı
Kimsenin yüzün gülmüyordu
Felaket yerine yaklaşırken
Trafikte kilitleniyordu
İnsanların bazıları
Yaşadıkları derin acıdan etkilenip
Şuurlarını kaybetmişler
Yardım araçları dışında gelenleri
Taşla sopayla kovalıyorlardı
Kim bilir kimini kaybetmişti
Niye bu kadar gözleri dünyaya kapanmıştı
Acıları yüzünden okunuyordu
Bir yerler savaş vardı
Bu savaşın mağlupları çok mağdurdu
Güç bela konvoy ilerliyordu
Daha yıkıntı yerine çok varken
Derin burunları yakan
Ölüm kokusu vardı
Kaç kat bezle sardıysak
Ağzımızı burnumuzu
Bu kokuyu duymadan gidemiyorduk
Ölüm kokusunu duyunca
Korkumuz bir kat daha artı
Nasıl bir felaketti bu böyle
İçimiz çok derinden yanmaya
Başlamıştı bile
Hele ki ilk yıkıntıları görünce
İnanmak mümkün olmadı
Göz gördüğünü
Sorgulayıp mahkemeye veriyordu
İnanmak istemiyordu
Yerle bir olmuş bir şehir
Üçüncü kata girmiş bir otomobil
Kaçmaya çalışırken ölenler
Duvarlar hep kan sızıntısı
Yürekler hep sızılıydı
Hüznün ortasında
Felaketin ortasında
Acılı bir memleketti
Gözlerim dolmuştu
Ağlamamak ve korkumu
Belli etmemek için çok çabalıyordum
Belli ki tek değildim
Herkesteki suskunluk
En şiddetli sarsıntı yerine vardığımızda
Birden bozuldu
“ Herkes hazırlansın geldik”
Ok gibi göğse giren sözlerdi
Hazır değildik
Çoğu gönüllü gibi ölüleri
Filmlerde görmüştüm
Dizlerimin bağı çözülmüş
Dokunsalar hüngür ağlayacaktım
Toparlandım
Ağlamak korkmak fayda etmezdi
Elbiselerimi aletleri düzelttim
Otobüsten inip
İlk adımı attım
Yürek yakan memlekete
O dayanılmaz kokuydu öyle
İnanmak istemedim
Gecenin yarısında
Ancak bazı yerlerde
Jeneratör yardımıyla
Işık vardı
Gerisi zifiri karanlıktı
Yıkık dökük şehirden geçerken
Tüm dünya terkedilmiş gibiydi
Evler işyerleri
Dünya terkedilmişti
Göçmüştü sanki başka bir boyuta
İlk adımı attığım yerde
Yerle bir olmuş
Bağırış çağırış içinde
Bir mahalle vardı
Sesleri uzaktan geliyordu
Yıkıntılara doğru ilerlemeye
Başlayınca
Tüylerim diken diken olup
Batıverdiler tenime
Bir kirpiyi koynuma almış gibi oldum
O uzun apartmanlar
İskambil kağıdı gibi olmuş
Karıştıran desteyi öyle bir dağıtmış ki
Hiçbir şeyi bulmak mümkün değildi
Yanıyordu
Korkuyordum
Katların arasından
Bir zamanları camları süsleyen perdeler
Kan içinde rüzgarda savruluyordu
Garip bir sıra dışı filmdi yaşadıklarımız
Tek farkı bunun sonuna kadar gerçek olmasıydı
İlk adımda
Bir daha asla geri gelmeyecek
Pek çok şeyi geride bırakmıştım
Adam gibi hiçbir zaman gülmeyecektim artık
Adam gibi adam olamayacak
Hep bir yanım eksik olacaktı.
Bütün sevdiklerim aklımdan geçiyordu
Mezar özlemi çeken bir çok ruhu görüyordum
Ortalıklarda öldüklerinden bile haberleri yoktu
Dolaşıyorlardı orta yerlerde
Tüylerim diken diken oluyordu
Bana her dokunuşlarında
Tuhaftı hepsini hissedebiliyordum
Bana düştükleri yerleri gösterir gibiydiler
Bense bu düştüğüm felaket yerinin
Son felaket yeri olması için
Yaratanıma dua üzerine dua ediyordum
Kalbimin tek ilacıydım
Kusuru hiçbir zaman onda asla bulmadım
Bu çürük yapılarda mezar yeri satanlara
Öfkelenmiştim
Demiri, harcı garcı çalıp yiyenlerin
Artık kızgın demirlerle dağlanmasını istiyordum
Çok kızıyordum
Pislik olarak yaşamak
Bir hastalık mıydı
Yoksa içten gelen bir yatkınlık mıydı
İçleri yürekleri saman dolu bu insanları
Yakmak geliyordu içimden
Sizi sonsuz döngüye bırakıyordum.
[İç Hesaplaşma Yeni Bir İç tanışma ]
Yıkıntılardan yepyeni bir dünya oluşmuştu burada
“Sesimi duyan var mı” diye her göçükte bağırıp
En ufak bir tıkırtı duymaya çalışıyorduk
Yardıma gelen herkesle aile olmuştuk
Kimse birbirinin adını bilmiyordu
Duyulan en küçük ses kırıntısında
Elimizle bile neredeyse dağıtılacak
Adi betonları tırnaklarımızla kazıyarak
O meçhul ses bir an önce ulaşmaya çalışıyorduk
Çok yoruluyorduk
Çok uykusuzduk
Kimin umurundaydı
Bugün onlar göçük altındaydı
Yarın belki ben olacaktım
Çabalamadan teslim olmak asla olmazdı
Ne açlığı
Ne susuzluğu hissediyorduk
Zaman kaybetmek en büyük günahtı
Gecenin o karanlığında
Kan ter içindeydik
Soluk alan birine ulaşmak
O yıkıntılardan birini hayata döndürmek
En büyük hazineden daha kıymetliydi
Saatlerce çalışıp
Yeni ölümle tanışıp
Onunla giden bedene ulaşınca
Ciğerlerimiz parçalanıyor
Dökülüyorduk
Acıdan resmen kıvranıyorduk
Çok kızıyorduk
Neden daha hızlı kazmadık diye
Neden bu kadar kollarımız güçsüz diye
Hiçbir bahane geri getirmiyordu
Az önce ölüme gideni
Umutlarımız her ölümde
Biraz daha batıyordu dibine
Gün açılıyordu
Donanma tam karşımdaydı
Petrol tesisleri alev alev yanmakta
Dumanı bulutları kaplayıp
Güneşi dahi bıçak gibi kesmekteydi
Sanki büyük bir savaşta
Düşman yerle bir etmişti her şeyimizi
Savaş gemileri deniz altılar
Öksüz gibi denizin orasında
Burasında duruyorlardı
Bu bölünmüş şehre
Bu bölünmüş ailelere
Bu bölünmüş yüreklere
Yürek dayanmıyordu
Gözlerim doluyordu
Sessiz tek yürürken
Ağlıyordum içimden
Çadır kentlerde insanlar
Bölünmüşlükleri
Yalnızlıkları
Kaybedişlerin belki en büyüğünü yaşıyorlardı
Bir kap yemek için kuyruk çilesi başlıyordu
Yemek yemiyorduk yada
Çok yiyorduk
Sanki oradakilerin hakkını alıyorduk
Gibime geliyordu
Ucundan ölmeyecek kadar yiyor
Tekrar işimize koyuluyorduk.
Ölüm ve kokusu tamamen üstümüze sinmişti ama
Ölüm kokusunu artık duymuyordum
Bizde ölüm kadar sessiz olmuştuk
Ancak yıkıntılar arasından
Canlı olarak uzanan bir el bizi canlandırıyordu
Yerli yabancı
Felaket dostları oradaydı
Bir umudu bir insanlığı olan herkes oradaydı
Kimse karşılık beklemeden
Son gücüne kadar çalışıyordu
Anlamadığım bir dilde
Milliyetini tam olarak asla bilemediğim
Bir kurtarma grubu vardı
Bıyıklı sarı saçlıda orta yaşlı birde grup lideri
Birbirimizi anlamıyorduk
Sadece gözler
Sadece mimikler
Ve yıkıntılar ile anlaşıyorduk
Sanki yıllardır birlikte çalışır gibi
Taşları kaldırıyor
Köpeklerle arama yapıyorduk
İnsanlığın bitmediğine
Biraz olsun inancım yükseliyordu
Göstermelik bir şov değildi
Kimsenin çalışması
Arada birkaç kanı bozuk
Hırsızların ölü soyucularını saymazsak.
Yeni bir hesabın izlerini taşıyordu
Bu yürek
Bu bölünmüşlükte doğru yolu
Bulmak daha da zordu
Bin türlü insan vardı
Biz çalışırken açık olan kahvelerde oturandan
Ölülüleri soyanlara
Hırsızlık yapanlara kadar
Bin türlü adi yaratık vardı
Ama yüreği yıkıntılarda
Bir tip gönüllü vardı
[Tüm anneler annemdi ]
Orada öğrendim ben
Bütün annelerin anne
Bütün babaların baba
Bütün kardeşlerin kardeş olduğunu
Bir yıkıntıdan bir yıkıntıya zaman
Çabuk geçiyordu
Sanki afet yerinde hiç gündüz yoktu
Hep geceydi benim için
Yada ben gündüzleri hatırlamıyordum
Moralim acayip bozuluyordu
Üç yüz liralık malı yirmi milyona satan
Köpekler, domuzlar türüyordu
Başka illerden buraya yardım almaya gelen mi dersin
Deprem zedelerin eşyalarından mağaza yapan mı?
Umutların kesilmeye başladığı
Gecelerden bir geceydi
Bir yıkıntıdan bir yıkıntıya zaman
Çabuk geçiyordu
Önceleri kurtarılan çokken
Bu günlerde bu saatlerde
Yok denecek kadar azalmıştı
Yıkıntılar başında yaşlı bir teyze ilişti gözüme
Yolumun üstünde önünden geçmek zorundaydım
O kadar uzun mesafeden
Göz göze gibiydik
Her hareketimi izliyordu sanki
İçim ürpermişti
Belli ki sevdiği birilerini kaybetmişti
Bir elinde de battaniye vardı
Çok şaşırmıştım
Acaba yatacak yeri yok muydu dedim içimden
Yan yana gelince
Mecburen konuşma istediği hissettim
“Hayırdır teyzecim bu saatte
ne işin var bu ıssız yerde “ dedim.
“Oğlum seni görüp duruyorum
Kaç saattir bir şey yemedin” dedi
Çok şaşırmıştım daha önce
hiç fark etmemiştim yaşlı teyzeyi
onun beni fark ettiği gibi.
Annemi özledim birden
Annemi gördüm gül kurusu yüzünde birden
İçim yandı kül oldu
Düştüm dizlerinin dibine
“Sağ olasın teyze ben aç değilim” dedim.
Teyze battaniyesinin altından
Bir pide birde kutu bir içecek çıkardı
“Evladım ne olur ye” düşüp bayılacaksın dedi.
Gözlerim doldu.
Sanki kahvaltı masasında
Kahvaltımı yemem için baskı yapan annemdi
O an orada hiçbir fark yoktu benim için
Onunda içinin gözlerinin dolduğunu gördüm
Yanına iyice sokuldum
“hayırdır ne bekliyorsun burada “derken
Gönlü olsun diye ekmeğine ortak oldum
Ucundan kırdım yedim
Yediğimi görsün diye
“Kızlarım vardı oğlum ikisi de öldüler”
dedi elinle de yerlerini gösterdi
Yüreği kırım kırık
Yıkıntılar arasında çok zor bir yerdeydiler
“Onları bekliyorum cenazelerini alacağım
memlekete götüreceğim” dedi.
“Bu battaniye ne anacım” dedim.
“Üstülerini örteceğim içim rahat etmiyor” dedi.
Yaşlı kadının oraya gitmesi imkansızdı
Ama inatla bekliyordu etrafta
İnsan kılığında kurtar da vardı.
“Biliyor musun oğlum her gece üstlerini ben örterdim
Gurbete gitmelerinin hiç istemedim onların” dedi.
Bende hemen ekmeği ona uzatarak
“Ana ver bakalım şu battaniyeleri ben örteyim onların
üstünü” dedim.
Gözleri ağlamaklı cidden yapar mısın oldu birden
Zor bir yıkıntıdan geçip
O ana kadar ölülerin hiç hayatlarını düşünmemiştim
Onlarda insandı ve zincirleme hayatları vardı
Yıkıntılar arasındaki eşyalardaki anılar
Resimler, tablolar eşyalar daha çok anlamlanmaya
Daha çok üzmeye başladı
Her yıkıntıda ölenleri tanıma istediği baş gösterdi
Ağlıyordum neredeyse
Yaşlı teyzem kızlarını tam dediği yerde bulmuştum
Sanki güler gibiydiler bana
Birbirlerine sımsıkı kenetli
Biz kardeşiz diyor ve bana bakıyorlardı
Hoş geldin ağbi diyorlardı
Çok korkuyordum o ana kadar ölülerden
Ama hiç belli etmiyordum insanlara
O zaman hala onların ölmediklerini hissettim
Battaniyeleri üstülerine örtüp üstlerine
Kardeş yatırır gibi özendim onlara
Geri geldim yaşlı teyzenin yanına
İki gözü iki çeşme ağlıyordu yaşlı teyzem
“oğlum evladım keşke sen benim oğlum olsaydın” dedi
Bende dayanamayıp
Yüreği acıların en büyüğü vurmuş yaşlı teyzeme sarıldım
“Ben zaten senin oğlunun ağlama anacım”
diyebildim sonunda.
Sanki kendi anama sarılıyordum
İki ayrı yüreğe aynı ateş düşmüştü.
O gül yüzü bir tutam ekmeğini benimle
Paylaşan anamı hiç unutamıyordum
Nereden gelmişti nereye gitmişti bilmiyorum
Sabahı beraber edip
Kızlarının hayat hikayesinin dinlemiştim
Yıllarının son izlerin buruş güçsüzde olsa
Elleri sımsıkı ellerimdeydi
Artık onlar yeni günle beraber
Tanıyamadığım kardeşlerim olmuştu
Günün ilk işi olarak
Onları yıkıntılar arasından alıp
Anama teslim etmek olmuştu
Bir otobüsle gidişlerini biliyordum
Birde evimi ne kadar çok özlediğimi
O saatten sonra
Orada öğrendim ben
Bütün annelerin anne
Bütün babaların baba
Bütün kardeşlerin kardeş olduğunu
Bütün anneler annemdi
Bütün babalar babamdı
Bütün kardeşlerim kardeşti
Vatan dediğin sadece büyük bir aileydi.
[Umutlar Kesilmişti ]
Günler umutlar yıkıntılar
Sesler kesilmişti
Kurtaracak gözük altı hayatlar yoktu
Göçük üstü hayatların ayakta
Durması lazımdı artık
Çadırdan eziyetler kurulmuştu
İnsansı bir şeyler bekleniyordu
Sabırsı tavsiyeler alınıyordu
Kıt kanaat göstermelik
Güller atıyordu devlet baba
Devlet baba tokatlıyordu
Bir kardeşimi
Dışımdan gel ulan bana bir tokat atta
Senin cehennem göndereyim diyordum
Bir türlü denk gelmiyordu bana
Durmadan kendini devlet sananlara küfrediyordum
Sonra bir vapurda
Ev yolunda buluyordum kendimi
Hava açık güneş çok güzeldi
Ölü kokusu sinmişliğimi
İlk defa açık havada hissediyordum
Ölümün kokusunu yalnızca ben değil
Vapurdaki yolcularda hissediyordu
Bir bir kaçıyorlardı yanımdan
Yarı acır gözlerle bana bakıyorlardı
Niye bana acıyorlarsa
Çok mu perişandı halim
Asıl perişan onlardı
Rahatsız etmemek için en arkaya gidip
Ölüm koksunu denize doğru bırakıyordum
Ama insanlar asla ölümü arkalarına alamazdı
Yazık bir çoğunun bundan haberi yoktu
Umutlarım kesilmişti
Eve dönüyordum
[Fena Halde düşüyordum Gerçeklere:]
Eve güç bela gelip
Hemen hasret giderip
Hiç gülmeden yattım
Günlerce uyumuştum
Hiç uyamamış gibiydim
Yaşadıklarım hep gözümün önünden geçiyordu
Ellerimin çaresiz kalışları
Kurtulanları sevinçleri
İnsanların insanlığı
İnsanların kalleşliği
Bin bir düşünce geçiyordu
Öyle oynak bir hava çalıyordu
Evimizin hemen yanında bir arabadan
Sıçrayarak uyanıyordum
Koşup bu hüzünde
Bu matemde eğlenen yaratıklara
Çatıyordum
Deli diyorlardı
Asıl deli olan kendileriydi
Yerli yerinde bir şehir
Tedirgin ediyordu beni
Burada tüm binalar
Her şey yerli yerindeydi
İster istemez felaketi burada düşününce
Herkesi ölü yüzlerinde görüyordum
Korkuyordum biraz
Bütün arkadaşlarımın
Dostlarımın sesini duymak istiyordum
Matemi ciddiye almayanları sevmiyordum
Ama onlar ölü eti çiğnemesini çok seviyorlardı
Kimi görsem ellerine
Yıllardır toz içinde bıraktıkları
Kutsal kitapları alıp
Unuttukları okumalarına başlamışlar
Kıblenin yerini öğreniyorlardı
Birde bana ahkam kesiyorlardı
Sende yap diye
Afet halinde korkuyla ibadet ediyorlardı
O güne kadar hiç akıllarına gelmeyen yaratanlarına
Oysaki benim yaratanım her saniye aklımdaydı
Yüreğim hep onun yanındaydı
İbadetim hep gönlümde
Onunla aramdaydı
Belirli güne kadar
Kaderi biz yazıyorduk
O sadece takdir ediyordu
Kimilerine göre biz cezalandırılmıştık
Bu da saçmaydı
Birileri eksik yapsın işini
Çalsın çırpsın
Sonrada suç yaratanın olsun
“Bir her şeyi cezalandıracak olsak
Yeryüzünde bir yaprak bile kımıldayamazdı”
Böyle bir şey yoktu
Sayılı ve sınırlı zamanımızda
Cehaletten uyanmak lazımdı
Asıl Afet İçimizde
Asıl Deprem İçimizdeydi
Öz Eleştiri:
Mehmet Akif Ersoy’u okurken
Şiirleri uzun diye kızıyordum
Şimdi korkarım onu galiba geçiyorum
Ama içim susmuyor.
Daha yazamadıklarım var.
Kayıt Tarihi : 24.11.2004 01:43:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Gencay Coşkun](https://www.antoloji.com/i/siir/2004/11/24/asil-deprem-icimizde-gercekler-iki-2.jpg)
Duvarlar hep kan sızıntısı:(
Yüreğine sağlık..
Selâm ve saygılarımla
TÜM YORUMLAR (1)