Âşıklarını Tanrılaştıran Bir Büyücü: Alm ...

A. Esra Yalazan
198

ŞİİR


3

TAKİPÇİ

Bu yazıya başlamadan birkaç saat evvel, Japon bir ressamın paletinden dünyaya rastgele savurduğu kan rengiyle halelenen kızıl bir gökyüzünün altında, küçük bir adacığa doğru hiç acele etmeden yüzerken hoyrat tabiatın karşısında ne kadar aciz olduğumuzu düşünüyordum. Başımı sudan her çıkardığımda kuyruğuyla köpükler saçan neşeli yunusları da görüyordum açıklarda. Büyük bir depremle karadan kopan adada, iki bin yıl evvel yapılmış küçük bir kilisenin kalıntılarını bulmak için çalışan arkeologların sessiz siluetleri kıpırdıyordu.

Dibi görünen yeşilimsi bir suyla çevrili yosunlu taşlara ulaştığımda yoğun bir ıssızlık hissiyle ürperdim. Sorumsuz bir ‘sarı yaz’ gününde felaketlerin neden olduğu koyu acılarla yüzleşmek istemediğim için biraz suçluluk duyuyordum galiba. Kayaların üzerine öylece ıslak vücudumla uzanıp bildiğimiz dünyanın zamanından uzaklaştım. Geçmişi çağıran, tanıdık, acı bir turunç kokusu vardı havada. Vaktiyle o kilisede dua edenlerin hayattan beklediklerini hissedebilmeyi istedim. Sonra yüz yıl evvel yaşamış olan Alma Mahler’in sevilme saplantısıyla yeteneğini nasıl çürüttüğünü düşündüm. Başkalarının içinde yaşarken sezemediği, ömür dediğimiz o ‘muammadan’ süzülen hakikat parçacıkları, zamana yazılan sözcüklerle hiç beklemediğimiz anlarda hayatımıza sızıveriyordu. Âşıklarından tanrılar yaratan bir kadının hırslarını, mutsuzluklarını, pişmanlıklarını ıssız bir adada yazının gücüyle hatırlamak tuhaftı. Şimdi o anki karmaşık ve dingin hislerimden çok uzakta, şehirdeki karanlık çalışma odamda, Mahler’in ruhu tedirgin eden huzursuz senfonilerini dinlerken bu yazıyı yazmaya çalışıyorum.

Alma’nın kare ası...

Ben yeteneğiyle keskin zekâsını buluşturabilenlere duyulan çaresiz hayranlığı, ‘ışıltıya’ saplanmanın tutkulu bir esarete dönüşmesini anlarım. O pırıltıya sahip olanı bazen doğal olarak kuşatan bencilliğin, küstahlığın ve kibrin kalın örtüsünden soyup çıplak yaralarıyla kabullenebilmek, onu olduğu gibi sevebilmek ve yaratılan o ‘eser’ kadar sevilmeyi ümit etmek, bunun hiç olmayacağını bilerek kenarda beklemek sıradan insanların becerebileceği bir iş değildir çünkü. Ama o ulaşılmaz gücün yörüngesine girip aslında olmadıkları bir kişiliğe bürünenlerin samimiyetsiz oyunlarından da pek hoşlanmam. Bunu genellikle ‘onun’ için hayatını feda ettiğini türlü numaralarla ima eden ‘yırtıcı’ kadınlar yapar. Hayatı boyunca yetenekleri seven, onları alanlarında en iyi yapmak için uğraşan, vazgeçmeyi göze alabilen tercihlerden korkan Alma Schindler Mahler de biraz böyle bir kadındı anladığım kadarıyla.

Tamamını Oku

Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta