Sene bin dokuz yüz doksan yedi
Boz Kurtları yetim koydun Başbuğum
Saat yirmi iki dört nisan günü
Boz Kurtları yetim koydun Başbuğum
O,bin yetmiş birin,en son halkası
Harbiyeye vardım orada da yoktun
Ama yazılıydı okul numaran
Trablus da toz olmuştu uru ban
Seni çok özledim aziz Atatürk.
Ana vartalar da olduğunu duydum
Şiirin Konusu:14 Haziran 1999 pazartesi günü başlayan
yolculuğum 17 Haziran 1999 perşembe günü İzmirde noktalandı.
Sırasıyla Nevşehir-Aksaray-Konya-Afyon-Uşak ve İzmir geçtiğim yerlerde
neler gördüm neler hem sevinçli hem hüzünlü zümrüt gibi yeşile bezenmiş
dağlar,ovalar,bahçeler,bağlar ayrıca üzerinde bir tutam ot bitmeyen
dağlar susamış topraklar her biri bir şehide mezar taşı olmuş
kara çalılar burcu burcu ecdat kokan tarih kokan ecdat yadigarı
hanlar,hamamlar,yaylalar,eller ve obalar hepsi garip hepsi sessiz
ve hüzünlü Selçukluları,Osmanlıları ve de Mustafa Kemalleri arıyorlar
onlara hasret duyuyorlar ve ağlıyorlardı.Akşehirde Hoca Nasrettin yaşar gibiydi...
Dumlupınarda şehitler çoşar gibiydi başlarında o eşsiz kumandanları kahpe yunan
bozulmuş toz duman içinde kaçıyor onlarda kovalıyordu.Ben ise dalmış adeta o günleri yaşıyordum
koskaca bir tarihi yaşıyordum.Hülyalara dalmış sanki tarihi yeniden yazıyordum.
Dumlupınar Şehitliğinde üç İhlas bir Fatiha okudum bütün şehitlerimizin ve büyük kumandan
Mustafa Kemalin ruhuna bağışladım.Kendimden geçtim hıçkırıklara boğuldum ağlıyordum
o durumda o anda kim olsa ağlamazdı ve dudaklarımdan mısralar dökülmeye başlamıştı.
Ardı arkası kesilmeden görmüş olduğum manzara ağlatmıştı beni işte şöyle seslenip
şöyle ağlıyordum;
Garip kalmış her biri bir köşede
Hanları gördümde ağlattı beni
Süvari atının ayağında düşmüş
Nalları gördümde ağlattı beni
Bir zaman ecdadın ipek yoluydu
Alay hanı mamur idi doluydu
Şimdi sessiz viran kalmış ölüydü
Hanları gördümde ağlattı beni
Baktım yıkık viran dört duvar kalmış
Onlarda matemli uykuya dalmış
Her yolu uğrayan bir taşın çalmış
Hanları gördümde ağlattı beni
Bu duyguyla vasıl oldum Konyaya
Yeniden gelmişe döndüm dünyaya
Bütün yaranıyla ulu mevlana
Onları gördümde ağlattı beni
Akşehire ayak bastık o gece
Viran olmuş ocak tütmüyor baca
Eşşeğe ters binmiş Nasrettin Hoca
Hem güldürdü hem de ağlattı beni
Sabaha karşıydı Afyona vardık
Bütün dağlar taşlar bildik tanıdık
Sanki orda doğduk orda büyüdük
Dağları gördümde ağlattı beni
Kuşluk vakti geldik Dumlupınara
Ecdat orda ders verdiydi yunana
Toprak nice yiğit basmış bağrına
Canları gördümde ağlattı beni
Kara çalı olmuş mezar taşları
On sekizle-yirmi arası yaşları
Sılada dul kalmış gelin eşleri
Canları gördümde ağlattı beni
Orda göz yaşlarım sildim ayrıldım
İstikamet Uşak yola koyuldum
Manevi huzurda selama durdum
Yolara baktımda ağlattı beni
Salihli,Turgutlu geldik İzmire
Bel kahvede Atam ile göz göze
Tam kordon boyunda,daldık denize
Denize baktımda ağlattı beni
Aşık Hasbim Atasının izinde
Şehit dolu ovasında düzünde
Dağlar taşlar.Tarih oldu gözümde
Tairihe baktımda ağlattı beni.
bulutlarda rahmet yüklü
rahmet senin kar da senin
cennet de gül bahçeleri
cehennem de nar da senin
günahkarım çekme dara
el tutmaz gözüm görmezse
azrail aman vermezse
yanıma kimse gelmezse
o zamanlar ben nideyim?
ahret avim dar olursa
Konuşurken dönmez olur dillerin,
Hiç bir şeye,uzanamaz ellerin.
Şal dolarsın düzgün durmaz bellerin,
Gençliğin elinde gittiğizaman.
Ayakların taşıyamaz gövdeni,
Bu bendeki hüzün nedir,gam nedir?
Bir türlü bu sırrı çözemiyorum.
Bindi omuzuma dünya mihneti,
Şad olup dünyada gezemiyorum.
Bir taraftan yokluk bir yanda düşman
Var mı Türkiye'min eşi menendi?
Ilgıt ılgıt esen yelleri güzel.
Gülünen bilbülü tutuşmuş ceng;
Bülbülün konduğu gülleri güzel.
Havasının tabip ne ki yanında?
Yakma bir fidanda sen dik ne olur
Yediğin ekmekte tuzun bulunur
Yarin Hakkın divanında sorulur
Yakıp yıkıp kül eyleme ormanı
Sofrada ekmeğin,elinde asan
Yeldim yeldim yele verdim.
Emeklerim sele verdim.
Her diyarda bir yar sevdim.
Alamadım ele verdim.
Ömür boyu gurbet gezdim,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!