Doğdu Şarkışla’nın Sivri Alan köyünde,
Çiçeğe yakalandı karanlık var gözünde,
Talihsizlikler vardı onun hep özünde,
Türkiye’nin aydınıdır can AŞIK VEYSEL...
Uzun ince bir yol dedi o yoldan gitti,
Sadık yarim kara topraktır dedi orada yitti,
Bir ömür, karanlıklar içinde bitti...
O beyniyle gören bir aydınlıktı, yar AŞIK VEYSEL...
Veysel’in her sözünde çok mana vardır,
Dersler veren de hep o manalardır,
Derdi ne kadar biliyorsan bilgin o kadardır,
Yaşar sazın telinde, ozan AŞIK VEYSEL...
Veysel’in sazında teller dillenir,
O sözlerinde herkes çok şey öğrenir,
Okumamıştı ama çok şey öğretir,
Hayat mektebinin şahı, pir AŞIK VEYSEL...
Kazım DOĞAN
05.04.2009
Kayıt Tarihi : 15.4.2009 16:59:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Aşık Veysel 1894-1973. Şarkışla’nın Sivrialan köyünde doğdu. Asıl adı Veysel Şatıroğlu’dur. 7 yaşında yakalandığı çiçek hastalığından dolayı bir gözünü, daha sonra bir kaza sonucu, az gören öteki gözünü yitirdi. Okula gitme olanağı bulamadı.Evlerine sürekli olarak gelen aşıklardan dolayı türküyle ve bağlamayla ilgilendiğini gören babasının aldığı bağlama Veysel’in yaşamına eşlik etti. İlk bağlama derslerini de babasının arkadaşı Çamşıhılı Ali’den aldı. Yunus, Karac’oğlan, Dertli, Erzurumlu Emrah gibi aşıklardan etkilendi ve türkülerinde onlarla olan duygu yakınlığını yansıttı.Önceleri usta malı türküler söyleyen Aşık Veysel, 40 yaşlarına doğru kendi şiirlerine ağırlık vermeye ve türküleştirmeye başladı. 1931 yılında gerçekleştirilen Aşıklar Bayramında adı duyulan ve 1933 yılında Atatürk için söylediği bir türküden sonra özellikle Ahmet Kutsi Tecer’in de yardımıyla giderek tüm Türkiye’de tanınmaya başladı. Bu yıllar aynı zamanda Veysel’in kendi türkülerini söylemeye yönelmesi anlamında bir geçiş dönemi olarak sayılabilir. Bu döneme dek köyünden hiç çıkmayan Aşık Veysel bunu izleyen yıllarda Türkiye’nin birçok yöresini dolaşarak kendi yöresi dışında da insanlara türkülerini aktarma fırsatı buldu.1952 yılında İstanbul’da kendisi için büyük bir jübile yapılan Aşık Veysel’e, 1965 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin özel bir kararıyla aylık bağlandı.Türkülerinde kendi özgü bir içtenlikle doğadan insan sevgisine hemen her konuyu işleyen Aşık Veysel, İstanbul Radyosunun ilk yayınlarında da türkü söyledi. 1941-46 arasında, Aşık Ali İzzet’le birlikte Köy Enstitülerinde halk türküleri ve bağlama dersleri verdi. Zamanla Veysel ve Ali İzzet’in temsil ettiği bağlama çalma ve türkü söyleme biçimi başlıbaşına bir tavır olarak yerleşti.Önceleri yöresindekiler sonra Türkiye’nin her yerinden aşıklarla karşılaştı, tanıştı. Ölümüne dek de sürekli olarak yaşlı, genç aşıklar tarafından ziyaret edildi.Aşık Veysel’in önemli sayılan ancak pek bilinmeyen bir özelliği de köyünde ilk kez meyve bahçesi kuran ve meyve yetiştiren kişi olmasıdır.Araştırmacılara göre bağlamanın ilk düzeni olarak kabul edilen ve aslında Aşık Süleyman tarafından kullanılan ancak Aşık Veysel aracılığıyla yayıldığından dolayı aşıklama düzeni (la-re-mi) , »Veysel Düzeni« olarak da bilinir.Aşık Veysel'in şiirlerinin toplandığı »Deyişler« (1944) , »Sazımdan Sesler« (1950) , »Dostlar Beni Hatırlasın« (1970) ve ölümünden sonra »Bütün Şiirleri« (1984) adlı kitaplar yayınlandı. (Kaynak: Bekir Karadeniz, 1900'den 2000'e Halk Şiiri, Atılım Üniversitesi Yayınları, 2007) © BeKa
Dersler veren de hep o manalardır,
Derdi ne kadar biliyorsan bilgin o kadardır,
Yaşar sazın telinde, ozan AŞIK VEYSEL...
vefadır acının rengi, döner şairinin avuçlarında sevip de saydıklarına ince ince dökülür...
tebrikler dostum...
1973
mart 21
gün dönümü
bilen bilir
gönül gözüyle görülür
gönül gözüyle sevilir
insanlaşma adımı
ancak gönülden verilir
nice dost gördü nice
yol bildi uzun ince
sadık yarine sarılıp
yürüdü gündüz gece
Veysel in deyimiyle
uzundur incedir yollar
gidilir gündüz gece
bence
hayatın sonudur
yollar bitince
mart 21
gündönümü
36 yıl olmuş
bilen bilir
Ahmet Daş
BÜYÜK USTAYI SAYGI İLE ANIYORUM...
TÜM YORUMLAR (23)