Helal kıldı ma'şuka aşık kendi kanını
Ma'şuk nakşından okur aşk eri Kur'anını
Yardan ayrı olunca asılıp ölmek yeğdir
Aşık kendi bırakır boynuna urganını
Gitmez aşık gözünden hergiz ma'şuk hayali
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
kutlarım şairimizi mekanı cennet olsun
yunus emreye denecek kelime yok gerçekten müthiş bir eser yazmış
İyi ki edebiyatımıza adınız yazılı üstat! Daima okunacaksınız! Daima örnek alınacaktır Yunus!
GAVSUL AZAM ABDULKADİR GEYLANİ BÜTÜN TARİKATLARIN PİRİDİR.ONA OLAŞMAYAN ŞEYH VE TARİKAT ALLAHA DA ULAŞAMAZ.PEYGAMBER EFENDİMİZ MİRACA ÇIKACAĞI VAKİT TAM GÖK YÜZÜNE ÇIKACAĞI ZAMAN BİR NURUN KENDİSİNİ YUKARI DOĞRU İTTİĞİNİ HİSSEDER..CİBRİLE SORAR; EY KARDEŞİM CİBRİL BİRİ BENİ YUKARI DOĞRU İTİYOR Kİ BU NUR? CİBRİL İ EMİN CEVAP VERİR:O SENİN SOYUNDAN GELECEK OLAN ABDULKADİRİ GEYLANİDİR.PEYGAMBERİMİZ TEBESSÜM ETMİŞ VE DEMİŞ Kİ:BENİM AYAKLARIM ABDULKADİRİN OMUZUNDA OLSUN ABDULKADİRİN DE AYAKLARI BÜTÜN EVLİYAULLAHIN ÜZERİNDE OLSUN...BU SÖZLERİ DUYAN NAKŞİBENTİ HAZRETLERİNİN MÜRÜİDİ BU SÖZDE TAACCUP KALDI VE HEMEN EFENDİSİNİN YANINA GİTTİ VE HOCAM PEYGAMBERİMİZ ABDULKADİR GEYLENİ HAKKINDA ŞU SÖZÜ SÖYLEMİŞ DOĞRUMU..ŞEYHİ NAKŞİBENTİ HAZRETLERİ DEMİŞKİ..EVLADIM DOĞRUDUR ABDULKADİRİN AYAKLARI BÜTÜN EVLİYALARIN OMUZU ÜSTÜNE OLSUN BENİM DE İKİ GÖZÜMÜN ÜSTÜNE OLSUN ....DEMİŞŞ....EVET CANLAR BU ZATI MUHTEREME BAĞLANALIM VE ONA MÜRİD OLALIM...
'Evliyanın Piri Abdulkadir Geylani manevi alemde seslenir,Ayaklarım evliyaların başının üstündedir,başınızın üstündedir,der.San'a Şeyhi(Abdurrezzak) kibir yapar ve benim başımın üstünde değil,der.Bu kez Pir Abdulkadir,o zaman domuz yavrularının ayakları başının üstünde olsun,der.. gel zaman git zaman Şeyh Abdurrezzak çok çok güzel bir kız görür ve aşık olur.Kız papazın kızıdır.Gider ister.papaz 2 şartla kızını vereceğini söyler.Hristiyan olacak ve domuzlarına çobanlık yapacak..Şeyh Abdurrezzak bu şartları kabul eder.Kızla evlenir,çobanlığa başlar ve domuz yavrularını omuzlarında taşır.Müridleri,bu halini görünce çok üzülürler ve Pir Abdulkadir'e gidip çare isterler..Pir Abdulkadir,müridlere çobanlık yaptığı yere giderek zikir halkası kurmalarını ve yalvarırcasına zikretmelerini söyler....Müridler gider ve söyleneni yapar..Onlar zikrettikçe Şeyh Abdurrezzak'ın içindeki bastırılmış gerçek aşk tekrar canlanır ve halkanın içine kendini atar..Abdurrezzak meseleside böyle..:) Yunus'a selam olsun
...Zamane vefaları cefa gelir Yunus'a
Bir doğru yar bulunca feda kılar canını...
mübarek insan...
yardan ayrı oluncaasılıp ölmek yeğdir
aşık kendi bırakır boynuna urganı.........
Sevgi Saygı ve Rahmetle anıyorum
Yazdığını yaşayan ya da yaşadığını yazan, hem de öyle güzel yaşayıp böyle güzel yazan, daha da önemlisi yazdıklarını varoluşun tek gerçeğine dayandıran ol kişiyi kim alkışlamaz ki! Bizim sevdamızı Bizim Yunus anlar, Bizim Yunus anlatır.Belh peşinden koşanlar ne bilsin ol kapıda durmanın yüceliğini....
sen ne güzel söylemişsin
dini, dili güzel Yunus
salih amel eylemişsin
aşk oduyla yanan yunus.
yunus sevgi yunus aşktır
özü, sözü cümle hoştur
güzellikte demirbaştır
deryalara kanan yunus.
ramazan yaşar
Bu şiir ile ilgili 29 tane yorum bulunmakta