Okul sıra kalem defter
Her insanın malı gibi
İlim irfan çok Tatlıdır
Çiçekleri balı gibi
İlimsiz gün kara gündür
Yetmiş kadar ili gezdim dolaştım
Doğduğum il Kars’sın kışı meşhurdur
Her bir yerde yemek yedim su içtim
Erzurum’un öz dadaşı meşhurdur.
Dolaşırım birkaç kere senede
Oturması kalkmasını biliriz
Nefsimize uyup azmamız yoktur
Bizi sevenleri biz de severiz
Diyaloga sınır çizmemiz yoktur
İnsanları sevdik yapmadık seçim
Aslan tilki ile kurt arkadaşlık yapmışlar
Karınları acıkmış bir av olsa demişler
Ben avlasam yetmez ki demiş onlara tilki
Fakat aslan avlarsa yeter bizlere belki
Şark diyarın incileri hangisi
Biz Erzurum Kars'ı Van'ı biliriz
Diyarbakır Urfa Mardin dahası
Aynı değerlerde yanı biliriz
Özbekistan Kazakistan Dağıstan
Ellerinde Dede korkut izi var
Azerbaycan Türkmenistan Gürcistan
Yollarında Dede korkut izi var
Çıkar için hiç kimseye yanaşma
Alışkanlık olur güncel tır seni
Haramdan uzak dur yalan konuşma
Bu hal el içinde yüceltir seni
Eğer tahsil görmüş olmuşsan mimar
Gelin aldanmayın fani dünyaya
Dünya Sultan Süleyman’a kaldı mı
Tövbe edin sığınınız Mevla’ya
Lokman ölümüne çare buldu mu
Ecel yakın iki kaşın arası
Üç varlık var varlıkların içinde
Okul ile çocuk birde öğretmen
Her üçü de güzel aynı biçimde
Okul ile çocuk birde öğretmen
Köroğlu kışlık hazırlığını yapmak için, daha kış gelmeden yazın tedarik ederdi. Köse Kenan’ı çağırdı, dedi ki:
-Köse emmi, ben haber aldım, İsfahan Valisinin kervanı yola çıkmış. Başında tecrübeli bir kervancı başı var, adına kara bezirgân derler, son derece tecrübeli ve mert bir adamdır. Bu adam kolay, kolay kimseye pabuç bırakmaz, dikkatli olalım, bu bizim için çok önemlidir. Ne yapıp, yapıp, bu kervanı ele geçirmeliyiz. Bunun için biz gidip çal kalesinde kervanın yolunu bekleyeceğiz. Ben orayı bilirim. Çal kalesi, bunun için çok uygun bir yerdir, zaten o yönden gelen kervanlar mutlaka çal kalesinde mola verirler. Kervancılar, buraya geldikleri zaman birkaç gün dinlenirler. Hayvanlarını otlatıp, kendi üst başlarını yıkadıktan sonra, gene yola devam ederler. Hem bizim el koyacağımız kervanın yükü çok kıymetli cam eşyalardandır. Yük, hayvanların sırtında iken develer ürkerler, yüke zarar gelebilir. Onlar ister istemez yükü indirecekler, bizde kolayca işimizi hallederiz. Hemen arkadaşlara söyle, otuz kişiyle yola çıkacağız.
Bu otuz kişiden bazıları şunlardı: Hoy’lu bey, Köse Kenan, Reyhan Arap, Hendek atlamaz, Kabre sığmaz, Yol kesen, Geçit vermez, At koşturan, Aslanpençesi, Atmaca dursun, Şahin Halil, Deli Memo, ve Deli Balta. Hazırlıklar tamamlandı. Köroğlu aldı keleşlerini, ver elini çal kalesine. Günlerce önceden yerlerini aldılar, kervanın yolunu gözetlemeye başladılar. Bir ara Köroğlu, kıratını sulamak için kalenin dışına çıktı. Kırat, su içerken bir yaşlı adam oradan geçiyordu, dedi ki:
-Arkadaş, bu atı bana sat, fiyatı kaç para? Şu danayla trampa edelim.
Köroğlu, adamın gönlünü hoş etmek için, birazda sohbet olsun diye pazarlığa tutuştu.
-Emmi, bari şu eşeği de ver anlaşalım.
ÜSTADLARIM BÜYÜK DERSLER NİTELİĞİNDEKİ ŞİİRLERİNİZİ OKUMAK MUHTEŞEM HOŞUMA GİDİYOR YAZAN YÜREĞİNİZ DAİM OLSUN AŞAĞIDAKİLERDE İÇİMDEN GELDİ BELKİ OLMADIĞINI BİLDİĞİM HALDE PAYLAŞMAKTAN MUTLULUK DUYUYORUM
EN DERİN SELAM VE SAYGILARIMLA
Kötüleri sordum neden hep galip
Yediğine baksan h ...