Hem dalımdın budağımdım cihanda
Uğru bağa girdi bağdan vazgeçtim
Ferman geldi padişahlar şahında
Zararı gözetmem kardan vazgeçtim
Arzuhalim verdim şahlar şahıma
Yaban gülü müsün sarp kayalarda
El değmeden solacağın belliydi
Ey vefasız derde saldın başını
Taştan taşa çalacağın belliydi
A güzelim nerde kaldı o günler
Aman kara taş kara taş
Yaktı beni kara göz kara kaş
Kara taşın her yanı
(yavrum) Coşturuyor insanı
Kilisliler bekliyor
Benden sorulursa aşık olanlar
Manen pir elinden dolan aşıktır
Meclis olup değerini bulanlar
Kendi cenazesin kılan aşıktır
Kişisel olanı kainat tanır
Aslan eniğiydim kaplan dölüydüm
İnden çıktım ine giren girene
Meydan-ı hikmette erdim postumla
Uzaklaştım gemi süren sürene
Dostun dükkanını mürşitnen açtım
Bana bu ilmi irfanı
Veren Muhammed Ali'dir
Bir Allah Allah dost
Bir Allah Allah dost
Aşgın dolusun içirip
Bir güzelin aşığıyım erenler
Onun için taşa tutar el beni
Gündüz hayalimde gece düşümde
Kumdan kuma savuruyor el beni
Ağ gül olsam ağ gerdana sokulsam
Bir yiğit gurbete düşse
Gör başına neler gelir
Sılası fikrine düşse
Yaş gözüne dolar gelir
Kudretten çekilmiş kaşlar
Gahmut Yaylasından Asarken Yolum
Gördüm Ki Yaralı Ağlar Bir Ceyran
Avcı Vurmuş Kanları Yere Akar
İniler Sızılar Ağlar Bir Ceyran
Çifte Kuzusu Var Dağlar Maralı
Dost bağından bir gonca gül
Alamazsın geri çekil
Aşkın meydanında ödül
Bulamazsın geri çekil
Oldun mu bu yolda sail
Vira...
Şâirim demek hâşâ haddi aşmak,
Çiğ süt gibi pişerken dışa taşmak,
Leşker-i şuarâyı dinlemekse,
Edebinle yüze örtülen yapmak.
24/09/2015