Ashabı Kehf Şiiri - H. İbrahim Sakarya

H. İbrahim Sakarya
133

ŞİİR


2

TAKİPÇİ

Ashabı Kehf

*Yüce Allah onlara rahmet eylesin
*Müminler kutlu bir ashab dinlesin.

Dikyanus adında zalim hükümdar
Tarsus yöresinde azdıkça azar,
Bir bayram gününde mabede varır
Onun ülkesinde puta tapılır,
Ülke halkı iki sıra dizilir
Hükümdar geçerken beller eğilir,
Girilir mabede putlar önünde
Maiyet secdede bayram gününde,

Halk içinde bir genç secdeye varmaz
Elini açıp ta puta yalvarmaz,
Hükümdar vecd ile secdede durur
İki genç bu gencin farkına varır,
Bir müddet geçince tören dağılır
Hükümdar erkanı saraya varır,

Mabette durumu gören o gençler
Secde eylemeyen gence gelirler,
Derler ki: “Bu gün sen secde etmedin
Tanrılarımıza hiç eğilmedin”
Genç der ki onlara: “Ey arkadaşlar
Cansız birer puttur ordaki taşlar
Fayda zarar gelmez onlardan bize
Öyleyse niyedir tapmak güçsüze?
Gökyüzünde yıldızları, güneşi
Yaratan Allah’ın olamaz eşi,
Bahar gelir yerin yüzü yeşerir
Bizlere her türlü nimeti verir,
Her şeye kadirdir kudreti sonsuz
Niyazım onadır, yapamam onsuz,”

Gençler dinledikçe bu özlü sözü
Açıldı hepsinin hakikat gözü,
Dediler: “Biz taştan yaptık putları
Tanrı diye ora koyduk onları,
Geçtik karşısına secde eyledik
Ya Rabb’i ne büyük günah işledik,
Anladık şimdi biz, Allah’ım birdir
Anamız karnında bizi diriltir”

Her gün toplanarak niyaz ettiler
Saraydan bir kaçı şüphelendiler,
Bir muhafız çıkageldi bir gece
Gördü ibadeti dedi ki, nice?
Anlattılar ona Hakkı Allah’ı
Putlara tapmağı, gerçek günahı,
İmana gelmedi kızdı, haykırdı
Dedi ki: “Atamız puta tapardı,
Tanrımızı sizler hakir gördünüz
İyi bilin, asıldınız, öldünüz”
Diyerek hükümdara haber götürdü
Zalimdi hükümdar sonuç ölümdü,

Gençler toparlanıp ata bindiler
Şehri terk eyleyip kaçıp gittiler,
İlerde çiftlikte arkadaşları
Onunda kaçmağa vardı kararı,
Birlik olup ormanlığı tuttular
Atları bırakıp yaya oldular,
Birisinin köpeği de geliyor
Döndürmek istedi, “kıtmir” dönmüyor,
Yürüdüler akşama dek dağlara
Gördüler bir büyük derin mağara,
Gecelemek için gidip yattılar
Kıtmir’i kapıda bekçi yaptılar,

Hükümdar askerle bunları arar
İğneden ipliğe her yanı tarar,
Zalim askerler ki, izi buldular
Mağara önüne hep cem oldular,
Dediler: “ Mağara karanlık çok dar
İçeri girmeğe ne gereği var?
Daracık ağzını taşla örelim,
Aç, susuz bırakıp tüm öldürelim”
Hükümdar kapıyı taşla ördürdü
Şunları söyledi alayla güldü:
“Var ise tanrınız kurtarsın sizi
Öldürmek böyledir işte dinsizi”
Diyerek ormandan uzaklaştılar
Döndüler mabede puta taptılar,

Gençler mağarada hep uyandılar
Sandılar orada bir gün yattılar,
“Dünden beri bizler yemek yemedik
Niçin yanımıza azık almadık?
Birisi dedi ki,”Şehre varayım,
Gizlice oradan ekmek alayım,
Dediler: “Hükümdar görmesin seni
Saklanarak yürü, kolla kendini”

Kapıya gelince baktı ki, duvar
Bir küçük delikten ışıklar sızar,
Yıkarak duvarı bir geçit açtı
Açtığı geçitten dışarı çıktı,
Yürüdü yürüdü şehire indi
Ağzı açık kaldı, hayretten dindi,

Caddeler değişmiş yollar bambaşka
Dükkanlar bir başka, insanlar başka,
“Ya Rab bu ne haldir, rüyada mıyım?
Yoksa ben başka bir dünyada mıyım? ”
Diyerek fırıncının önüne vardı
Bir ekmek istedi parayı saydı,

Ekmekçi paraya şöyle bir baktı
Sordu: “Bu gümüş paradır nereden çıktı? ”
Genç dedi ki, “Bak hükümdar resmine,
Dün de ekmek almış idim kendime”
Daha dün ayrıldım ben bu şehirden
Yetmez ise çıkarayım cebimden,

Ekmekçi diyor ki, alay mı edersin?
İnatla hazine bulmadım dersin,
Şimdi polislere teslim ederim
Yalan söylemekte kalpazan derim,

Aman der genç: “Hükümdarın yakalar
Putlara tapmadım beni parçalar”
Fırıncı der: “Boşa, aldatamazsın,
Allah birdir elbet puta tapmazsın
Hükümdarım adaletli bir kişi
Anlayalım hele bu garip işi,

Polis, genci hükümdara götürdü
Çıkardı huzura ileri sürdü,
“Bu adam hazine bulmuş habersiz,
Bulduğu paranın yılı belirsiz”
“Hayır” dedi genç: “Para bulmadım
Dünkü paramdır bu, gömü almadım,
Dün burada hükümdar Dikyanus vardı,
Putlara tapmazdık bizi asardı,
Kaçtık dağa, mağarada uyuduk
Ekmek almak için şehre sokulduk,
Arkadaşlar mağarada kaldılar
Geç kalırsam yakalandı sanırlar.

Hükümdar dedi ki: “Bunlar olamaz,
Üç yüz sene kimse canlı kalamaz,
Dün dediği üç yüz sene öncesi
Elde para Dikyanus’un akçesi
Arkadaşlarını varıp görelim
Bu acayip işi bir öğrenelim,

Atlara binerek dağa geldiler
Mağara önünde attan indiler,

Genç dedi ki: “Önce kendim gireyim
Arkadaşlarıma haber vereyim,
Onlar Dikyanus’u geldi sanırlar
Belki de korkudan heyecanlanırlar,”
Girdi içeriye sevindi hepsi
Yakalanmadı ya şükür ya Rabbi

Dedi ki: “Kardeşler yattık uyuduk
Biz bu mağarada ne kadar durduk? ”
Dediler: “On saat belki de bir gün
Sorarken bizlere ya neden güldün? ”
“Hayır kardeşlerim tam üç yüz yıldır
Uyumuş kalmışız bu nasıl haldir? ”
Dikyanuslar gitmiş, dünya değişmiş
Zalimlik son bulmuş dünya değişmiş,

Duyunca bunları Hakka döndüler
Allah’a şükredip orda öldüler,
Hükümdar kapıda bekledi durdu
Baktı ki içerde sessizlik sürdü
İçeri girdiler neler gördüler
Sıcacık cesetler, yeni ölüler,
Ya Rab’i bu ne hal bize gösterdin
Üç yüz yıl uyutup canını verdin,
Öldürüp diriltmek senin şanındır
Ashabı Kehf’ine bu ihsanındır,

Bu ashap yoluna bize yardım et
Cümle müminleri cennet mekan et,
Kuran’ında zikreyledin onları
Muhammet’e metheyledin bunları,
Bu ashap uğruna merhamet ister
Ümmeti Muhammet’e cemalin göster.

H. İbrahim Sakarya
Kayıt Tarihi : 9.9.2009 11:04:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

H. İbrahim Sakarya