taşların arasından süzülen su misali sessizliğin
bir kuyudur gözümde
mevsimler değişse bile
toprağı hep ıslak olan
bir çapadır ki denizin ortasında bile sağlam
titrerim o mağrur bakışlarınıza
en ufak leke sürülse zindan olacak bana bu dünya
o aydınlık yüzler yere eğilse korkum ecelden değil, utancıdır ki omzumdaki boş heybenin gemileri batmış
dağ başında yanan o ateş sönmesin
göğsümde eritirim o rüzgarı ben
ey başı göğe ermiş, yorgun ve mağrur dağ
ey geçmişten süzülmüş mübarek toprak
yakarıştayım, sen söyle bana
hangi gözler kördür ki
görmez bu cennetin uğruna dökülen kandan ırmağı
neyleyim ki gökler dursa yerinde
siz yoksanız ne çıkar bu serinde
ne fayda bir mevsim bahar da olsa
ocak başının ateşi sönmüşse
neyleyim yazın en parlak gününü
bir rüzgarın eli boş olur mu hiç
hatırayla dolu, perişan olur mu hiç
adımların yankılanıyor şu eski taşlarda
bir zamanlar dokunduğun gölgelerden geçerek
yokluğun bir fısıltı ki
odayı saran loş bir sessizliksin sen yün yumağım
kapımın ardında bekleyen soğuk rüzgarın şahidi
her gece gölgene bıraktığım meçhul kelime
bir düğüm ki yalnızca sen bilirsin onu




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!