İntihar edemem ki bakkala borcum var. Ne kadar çok ölmek isterdim. Birden yatakta, uyurken ölmek! Acısız ve farkında olmadan. Vatan borcu, umut borcu ve en acili ise bakkal borcu... Neden ve nasıl yaşanacağını bilmeden rahimden bir el çıkardı beni, bir de annemin yardımı ile. İlk acıyı bir ebem yaşattı bana, dünyadaki ilk saniyelerim içinde. İlk acıya başkaldırışım ise ağlamak oldu. Hiçbir işe yaramayan bu eylemim daha sonraları da işe yaramayacaktı. Bu yüzden gözümden bir damla yaş gelse kendimi camdan atarım. Ben o günden beri ağlamadım. Bir kere ağlayacakmış gibi oldum o kadar. Yorulana kadar koştum, sanki bir yere yetişiyormuş gibi. Sanki bir akrabam ölüyormuş gibi. İyi mi geldi yoksa daha kötü mü oldu orasını bilemem. Umut bu toprakları terk etti, toprak kana bulandı ve o kan bizi besledi. Kurtulanların çocuklarıyız; hepimizin avucundan kan akıyor. İyi olma çabası içinde yaşayıp gidiyoruz. Akşam yatıyor, sabah kalkıyoruz. Ufak tefek dertleri saymazsak. Ben ölmek istiyorum sadece. Belki bana biri güzel bir cümle kursa bu amacımdan vazgeçebilirdim fakat kurmadı. Hep çirkin cümleler duydum. Tam yükseldiğim zaman içimdeki güzel cümleleri söyleyemedim. Boğazıma kadar geldi, güzellik polisi tarafından çevirmeye yakalandı. Tüm benliğimi ömür boyu uğraşacak, beni meşgul tutacak bir işe verebilirdim ama o da olmadı. İlk acıdan beri ölmeyi tek kurtuluşum olarak gördüm. ''Seni seviyorum'' diyen birine sadece içimden ''ben de seni'' diyebildim. Dışardan ''ben de beni seviyorum'' gibi laflar kullandım. Sadece uzaktaki ve erişilmeyen, erişilmesini bile aklımdan geçirmediğim şeyleri sevdim. Bu beni gerçeklikten uzaklaştırdığını düşünebilirsiniz aksine gerçekliğe ve asıl doğrulara ulaştırdı. Herkesin çirkin olduğu gibi. Annelerimizin kalbi kırılmasın diye ''ben çirkinim anne! Bana yalan söyleme'' gibi laflar kullanmadık. Sadece sessizce bizi sevmesine izin verdik. Ortaokuldayken bir sınıf arkadaşım intihar etmişti. Ölüm karşısında pek fazla tepki veremiyorum, normalmiş gibi geliyor. Ya ben çok duygusuzum ya da normali bu. Bir kız gelip şöyle demişti ''Arkadaşınız öldü. Neden bu kadar gülüp eğleniyorsunuz.'' Biz de ne cevap versek beğenirdiniz? ''Evet, biliyoruz''
İşte bakkal borcu dedim. Beni ölümden tek bir o küçük borç alıkoyuyor. Onu ödesem kendi hayatımı sonlandıracağım, ödemezsem ise ayıp olur. O da emekçi bir kardeşimiz sonuçta. Bu dünyadaki yüzde doksan oranındaki insanlar gibi. Ne yapmalıyım doktor? Bu toprakların kavramları arasında kaldım. Eskiden kaçabiliyordun şimdi ise sınır dedikleri yerlerden geçmen için vize lazım. Nasıl kaçarım ki? Borcumdan daha pahalıya geliyor. Nasıl yaşayacağım doktor? Bu acı dolu gelişimi nasıl tatlıya bağlayacağım. Tıp okumuş adamsın! Bir tıp terimi söyle ki kendimi hasta sayayım. Ben artık güne güzel başlamak, beni seven birinin günaydını ile başlamak istiyorum. Bencilliğimi unutturacak kadar umarsız olmak istiyorum. Bu bahar iyi geçsin diye kendimi kurban bile verebilirim. Başka bahara, aynı kışa kaldık. Doktor ben ya beni tıp için öldürün yoksa ben kendimi, borcumu ödedikten sonra tabii, öldüreceğim. İyisi ben gideyim evde eksikler var. Param da yok, biraz daha bakkala borçlu olayım. Yoksa biliyorsun kendimi öldürürdüm. Tanrım sen beni affeder miydin borcumu ödeseydim?
Saati mi şaşırdı bu hıyar?
Gerçi hiç saati olmadı ama
En azından birine sorar.
Cebimde bir lira desen yok,
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta