Nâdanı terk etmedin yârânı arzularsın,
Hayvânı sen geçmedin insânı arzularsın.
“Men arefe nefsehû fakad arefe Rabbehû”
Nefsini sen bilmedin Subhânı arzularsın.
Sen bu evin kapusın henüz bulup açmadın,
Ne hasta bekler sabahı,
Ne taze ölüyü mezar.
Ne de şeytan, bir günahı,
Seni beklediğim kadar.
Geçti istemem gelmeni,
Devamını Oku
Ne taze ölüyü mezar.
Ne de şeytan, bir günahı,
Seni beklediğim kadar.
Geçti istemem gelmeni,
OFFFF ÇOK GÜZEL RUHUN ŞAD OLSUN ÜSTAT
İLK OKUDUGUM ŞİİR KİTABI MERHUMUN ŞİİRLERİYDİ
BENDE ÖZEL BİR YERİ VAR ÜSTADIN
GÜNÜN ŞİİRİ SEÇEN KURULA TEŞEKÜRLERİMİ BİLDİRİR
ONUN BİR BAŞKA ŞİİRİNİDE PAYLAŞIRIM
2 YIL ÖNCE YAYINLADIGIM BİR ÇALIŞMAYDI
ALLAH RAHMET ETSİN
Bihaber üstatla düet
Bir ticaret yapamadım nakti' ömrüm oldu heba,
Yola geldim lakin göçmüş cümle kervan bi haber.
Ağlayıp nalan edip yola düştüm tenha garip,
Ağlayan göz yanan sine şaşan akıl bi haber......... Niyazi Mısri
Ömür sermayesinden pek habersiz imiş.
Kervan yolu bitirmiş gönül bi haber
Değer verdigim her şey bedelsiz imiş
Gönül meftun,akıl viran,ömür bi haber,............ mustafa doğan
Günde bir taşı ömrümün düştü yere,
Can yatar gafil binası oldu viran bi haber,............ Niyazi mısri
Şimdi meyil verip baglandıgım her zerre
Ruhumun ortasında hicran bi haber............. Mustafa Doğan
Dil bekası Hak fenası istedi mülki tenim,
Bir devasız derde düştüm ah ki Lokman bi haber....... Niyazi Mısri
Yara bere içinde kaldı şimdi her yerim,..........
Arzettigim dünya ondan bihaber.........
mustafa doğan
Son zamanlrada ismine sadece günün şiirine yazılan yorumlar arasında karşılaştığım 20 yaşındaki genç kardeşim EMRAH KURUL Şair - Yazar - Türkolog'a bir şey sormak istiyorum. Cumartesi günü şu anda yaşayan şair ve yazarların en önemllierinden biri olan Yılmaz Odabaşı ile bir saate yakın muhabbet etme fırsatı buldum. Şu cümlesi özellikle dikkatimi çekti; 'ben henüz kendime şair veya yazar diyemiyorum'. Siz, gerçekten neye dayanarak bu kadar önemli sıfatın üstüne isminiz yazabiliyorsunuz? Saygılarımı sunuyorum. Şiire gelince, 9 tane sözlüğüm olmadığı gibi maalesef henüz bir bilgisayarımda yok. Bu nedenle çok iyi anlayamadım. Ama Niyazi Mısri ismi Edebiyatla ilgilenen kişilerin önünde saygıyla eğildikleri bir isim, bunu biliyorum. Dolayısıyla şiire yorum yazmak haddim bile olamaz. Saygılarımla Mehmet Yücedağ
Bahr İçinde Katreyim
Bahr içinde katreyim bahr oldu hayran bana
Ferş içinde zerreyim arş oldu seyran bana
Dost göründü çun ayan kalmadı bir şey nihan
Tufan olursa cihan bir katre tufan bana
Surette ne'm var benim sirettedir madenim
Kopsa kıyamet bugün gelmez perişan bana
Kaf-ı dil ankasıyım sırrın aşinasıyım
Endişelen hasıyım ad oldu insan bana
Niyazi'nin dilinden Yunus'durur söyleyen
Herkese çun can gerek Yunus durur can bana
Niyazi_i Mısri
kendi tarzında mükemmeli yakalamış. fakat bu günkü türkçeyle onu hakıyla anlamak zor. ama şiirle uğraşıyorsak bir şeylerden haberdar olmak lazım gelir.beğenip beğenmemek meselesi değil. şiirin geçmişinde var olan güzel örnekler kalıcıdır. buda onlardan biri. ozamana göre çok güzel olduğu aşikar. saygılar.
sevgili kardeşim ibrahim necati günay
üzüntü ile yazıyorum
tabi ki ulu önder Mustafa Kemal ve onun devrimlerine şaşmaz bir kararlılıkla bağlıyız ve bu kararlığımızı hiçbir kuvvet değiştirmeye muaffak olamayacaktır.
cumhuriyetin tüm güzelliklerini tatmış bir ulus onu ancak daha ileriye götürmenin çabası içinde olabilir
fakat bunu buraya taşımaktaki maksadınızı anlamış değilim.
gereksiz ve yanlış bir tartışmaya kapı açıyorsunuz.
ben şiiri; halk şiirini tasavvuf şiirini divan şiirini okuyarak sevdim.
bugüne değin bütün büyük ustalarımız da bu şiirleri okudular ve hatta bazen yazmayı başarıyla denediler.
tasavvuf şiiri bir derinliktir.ve bizimdir.
en çok siz sahip çıkmalısınız bence.....
kimse türke türklük propogandası yapmasın lütfen.
hele işin daha çok başında olanlar hiçç
Atatürk'ün büyük bir titizlikle kurduğu ve bizlere emanet ettiği en büyük eseri Türkiye Cumhuriyeti'nin sonsuza kadar yaşaması, Onun ilke ve inklaplarına sahip çıkma ile olur. Çünkü bu ilke ve inkilaplar Türkiye'nin gelişmesinin yegane çizgisidir. Türk insanına düsen görev önce Atatürk ilke ve inkılaplarını öğrenmek ve onların etrafında kenetlenmek, sonra da tek varlığımız Türkiye Cumhuriyeti'ni sonsuza kadar yaşatmaktır. Atatürk ilke ve inkılapları Türk insaninin ülküsü ve idealleridir.
Atatürk'ü öğrenmek bir bakıma Onun ilke ve inkılaplarını bilmekle baslar. Bu ilkeler:
1- Cumhuriyetçilik: Türk Milleti'nin hür seçimlere dayanan en uygun yönetim sekli Cumhuriyet'tir seklinde özetlenebilir.
2- Milliyetçilik: Türk Milleti'nin 2000 yıllık tarihine yakışır bir şekilde millet olma ve yasama ilkesidir. Türk bayrağı altında yaşanan tasada ve kıvançta ayni duyguları paylasan herkesi Türk sayan ilkedir. Böylece milletimizi birleştiren ve kaynaştıran bir ilke konumundadır.
3- Halkçılık: Türk Milleti'nin yasayan kitlesine halk denir. Çeşitli meslek ve etkinlikleri olan halkımızın el ve gönül birliğiyle çalışıp yurdumuzun kalkınmasını sağlaması demektir. Bütün fertlerimizin birbirine saygılı ve fedakarlık duyguları içinde olmalarını önerir.
4- Laiklik: Devlet düzeninin ve hukuk kurallarının dine değil akla ve bilime dayandırılmasıdır. Böylece din ve devlet isleri iki ayrı kurum olarak birbirine zarar vermeden görevlerini sürdüreceklerdir.
5- Devletçilik: Devletin, halkın rahatı için sosyal ve ekonomik alanlarda üretim ve teşebbüste bulunmasıdır. Özel sektörün yapamadığı zorunlu hizmetleri devlet yapar ve vatandaşa hizmet oturur. Böylece endüstri ve sanayileşmede özel sektörün yanında devlet de bir sektör olarak görev yapar.
6-İnkılapçılık: Türk Milleti ve Devleti'nin durmadan ilerleyen ülkeler yarışmasına katılmasıdır. Türk toplumu endüstri, bilim, teknoloji, tip ve sanayi gibi her alanda, her turlu gelişmeye yabancı kalmayacak kendini cağın gereklerine göre yenileyecektir.
Atatürk ilkelerinin amacı Türk insaninin atılgan, yaratıcı, barışçı, birleştirici yapmaktır. Büyük Atatürk hayatta iken kendi de bu ilkeleri uygulamış ve bugünkü Türkiye'yi çağdaş yapan inkılapları sağlamıştır. Kısa bir ömre sığan bu inkılapları Avrupa ancak 200-300 yılda yapabilmiştir. Atatürk, cağımızın gelmiş geçmiş dahi devlet adamlarından biridir. Onun büyüklüğü çok yönlü bir kişiliğe sahip olmasından kaynaklanır. İyi bir kumandan, dahi bir lider, güçlü bir devlet adamı, iyi bir hatip, milletinin bas öğretmeni, koylusunun bas çiftçisi ve esir milletlerin kılavuzudur. Türk inkılaplarının kısa surede başarıya ulaşmasının sırrı buradadır.
Atatürk inkılapları ile çağdaş bir devlet niteliğine kavuştuk. Dünyada saygınlığımız arttı. Yabancı uyruklulara tanınan kapitülasyon ayrıcalıkları kaldırıldı. Tarımın modernleşmesinde devlet öncü oldu. Bankalar, fabrikalar kuruldu. Sonunda ülkemiz bayındır oldu. Ulusumuz zenginleşti.
Siyasal Alanda Yapılan Değişiklikler:
Mustafa Kemal Paşa'nın önderliğinde 1919 yılında başlayan Ulusal Kurtuluş Savaşımız 1922'de tamamlandı. Osmanlı Devleti yöneticileri bu savaşın önderleri hakkında ölüm fermanları imzalamaktan çekinmediler. Kurtuluş Savaşı bittiği zaman bir yanda Büyük Millet Meclisi Hükümeti, öte yanda Osmanlı Saltanatı vardı. Büyük Millet Meclisi'nin 1 Kasım 1922 günü kabul ettiği bir yasa ile tarihimizde saltanat dönemi kapandı. Yeni bir dönem başladı. Osmanlı Saltanatının kaldırılmasından sonra 1921 Anayasası'nda değişiklikler yapıldı. 29 Ekim 1923 günü Türkiye Devleti'nin hükümet şeklinin Cumhuriyet olduğu kabul edildi.
Cumhuriyetin ilanı ile tarihimizde Cumhuriyet Dönemi başladı.
Hukuk Alanında Yapılan Değişiklikler:
Cumhuriyet öncesinde yargı işleri din adamları tarafından görülürdü. Kadı adı verilen yargıçlar din kurallarına göre karar verirdi. Hukuk alanında yapılan değişiklikle eski mahkemeler kapatıldı. Eski yasalar yürürlükten kaldırıldı. Uygar ulusların yasaları örnek alınarak boşanma, miras, ceza hukuku yeniden düzenlendi. Hukuk devrimi ile kadın - erkek arasında eşitlik sağlandı. Miras konusunda kadın ve erkek eşit pay almaya başladı. Kadınlar da erkekler gibi seçme ve seçilme hakkına kavuştu.
Eğitim Alanında Yapılan Değişiklik:
Osmanlı Devletinde eğitim sistemi dinseldi. Mahalle okulunu bitirenler isterlerse öğrenimlerini Medreselerde sürdürürlerdi. Medreselerde genel olarak dini bilgiler öğretilirdi. Bu öğrenim kurumlarında tekniğe, bilime önem verilmezdi. Medreselerin yanı sıra İmparatorluğun devlet işleri için kurulmuş Enderun adlı Saray Okulu vardı. Çok sonraları Tanzimat Döneminde Ortaokul dengi Rüştiye, Lise dengi İdadi ve Sultani okulları açıldı. Daha sonra Tıp, Harp Okulu, Mülkiye Okulları kuruldu.
Cumhuriyet döneminde dine bağlı eğitim sistemine son verildi. Eğitim kurumlarında bilimsel yöntem ve ilkelere dayalı eğitim çalışmaları başladı. Tüm okullar bu ilkelere göre yeniden örgütlendi.
Atatürk eğitime, öğretime çok önem verdi. Bilgisizliği kısa yoldan çözmek, okuma yazmayı kolaylaştırmak amacı ile Türkiye Büyük Millet Meclisi 1 Kasım 1928 tarihinde Türk Alfabe Yasası'nı kabul etti. Bu alfabe ile okuma yazma öğrenilmesi için Ulus Okulları açıldı. Bütün yurtta okuma yazma öğrenme çalışmaları başladı. Atatürk, Ulus Okullarında Başöğretmen olarak dersler verdi.
Harf değişikliğini, dilde özleşme izledi. Arapça ve Farsça sözcüklerden oluşan Osmanlıca yerine Türkçe konuşulup yazılmaya başlandı. Atatürk Türk Dili'nin benliğine kavuşma çalışmalarını yürütmek amacı ile 12 Temmuz 1932 tarihinde Türk Dili Tetkik Cemiyeti'ni kurdu. Dilimiz yabancı sözcüklerden arındı.
Ekonomik Alanda Yapılan Değişiklikler:
Lozan Barış Antlaşması ile yabancı uyruklulara tanınan kapitülasyon ayrıcalıkları kaldırıldı. Ülkemiz kendi zenginlik kaynaklarına sahip çıktı. Her alanda devlet öncülük etmeye başladı. Bankalar, fabrikalar kuruldu. Modern tarım çalışmalarına başlandı. Yollar, özellikle demiryolları yapımında büyük çaba gösterildi. Böylece yurdun en uzak yerlerine ulaşma olanağı hazırlandı. Ekonomik bağımsızlığımız kazanıldı. Ekonomik alanda sağlanan bu başarılar sonucu yurdumuz bayındırlaştı. Ulusumuz zenginleşti. Halk için ağır bir yük olan aşar vergisi kaldırıldı. Çağdaş vergilendirme yöntemleri uygulanmaya başlandı.
Sosyal Alanda Yapılan Değişiklikler:
Atatürk, ulusumuzun uygar uluslar düzeyine ulaşması için, sosyal alanda da köklü değişiklikler yaptı. Yeni okullar açtı. Hastaneler, dispanserler kurulmasını sağladı. Güzel sanatların gelişmesi için gerekli girişimlerde bulundu. Konservatuar kuruldu. Stadyumlar, spor alanları, kapalı spor salonları yapıldı. Uygar bir toplum için gerek duyulan tüm sosyal kurumlar Atatürk döneminde açıldı.
Ölçü Birimlerinde Yapılan Değişiklikler:
Atatürk dünya ile ilişkilerimizi düzenli yürütmek için ölçü birimlerinde değişiklikler yaptı.
Uzunluk ölçüsü birimi olarak arşın, endaze; ağırlık ölçüsü birimi olarak okka, dirhem gibi ölçüleri kaldırarak bugün kullanmakta olduğumuz ölçü birimlerini kabul etti.
Yurdumuzda daha önce takvim Hicri takvime göre düzenlenmişti. Buna göre dünyanın kullandığı takvimle aramızda 580 yıl kadar bir farklılık vardı. 1 Ocak 1926 tarihinden sonra bizde de Miladi takvim kullanılmaya başlandı.
Eskiden ülkemizde ezani saat kullanılıyordu. Bu saat uygar ülkelerin kullandığı saate uymuyordu. Takvimde olduğu gibi saatler arasındaki bu uymazlık büyük karışıklıklara neden oluyordu. Bunları önlemek için takvimle birlikte bugünkü kullandığımız saat kabul edildi.
Hafta tatili Cuma'dan Pazar gününe alındı.
kapısına kıtmir olamayacak adamlar Niyaz-i Mısri hazretlerini eleştiriyor...vay bee
tutturmuşlar bir türkçe lak lak edip duruyorlar...
sorsanız türkçeden ne kadar haberdarlar kem küm eder susarlar ama kalvye başında yazmak kolaylarına gelir...
burdan NİYAZ-İ MISRİ HAZRETLERİNE saygızılık eden adamcıklara yuhhh çekiyorum
yaptığüınız, saygısızlığın dik alasıdır başka bir şey değil
Tarihten sözedip, sıkça göbek kaşıyanlar,
nutuklarının ardına sığınanlar, tarihten bihaber
oluyorlar. Dil birliği elbette önemli, ama önce dilini
temizle. Sokaklarda ingilizce, fransızca yazılı t-şhirt'ler
giyip, ne yazdığını anlamadığı için rezil olanlar, ' dil '
savunması ne kadar yapabilir?
Sizler M.Akif'i nasıl anlıyorsunuz çok şaşırıyorum.
Diyeceksiniz ki; çoğunluğu türkcedir.
'Sonra mel’undaki tahribe müvekkel esbab,
Öyle müthiş ki: Eder her biri bir mülkü harab. (M.Akif)
Şayet istiklal marşı bu şairimizin şiiriyle yoğrulmasa idi
inaniyorum ki, bu gün bu sütunda M.Akif'i tartışıyor olurduk.
Osmanlının dili buydu. Bu bizim tarihimiz değil mi? ...
Dil fetvaları veriliyor. Tarihin, bir ulusun tüm degerlerini
kapsadiğini unutmamak lazim. Nazım'ı da severiz, Niyazi'yi de
Niyaz-i Mısri, Yunus Emre, Şeyh Galip,
Kar'ac oğlan, Mevlana, Nesim'i tasavvuf,
divan, tekke edebiyatında önemli eserler vermiştir.
Bu insanlara karşı gösterdiğiniz
yaklaşım saygısızlıktan da öte bir saldırıdır.
Ne yazmış Niyazi-i Mısri; “Men arefe nefsehu kad arefe rabbehu' (Nefsini bilen Rabb'ini bilir.) Bu hadis-i seriftir.
Anlıyorum ki; açıkca dillendirilmese de asıl dava dil davası olmayıp. O şiirin içeriği ile temsil ettiğidir!
'Nice elbiseler gördüm, içinde ins'an yoktu.
Nice ins'anlar gördüm, üzerinde elbise yoktu.'
Yeminli Ördek
ne yaparsan yap pişmez
tencere küçük şişmez
kendi suyundan içmez
kara Yeminli ördek
üfle ağzın içini
değiştirdin biçimi
anladın mı suçunu
nara yeminli ördek
YEMİNLİ ÖRNEK takma adlı vatandaş,otobüsü kaçırmamışlara bir örnek...Çok bigili...İlimle mücehhez...Onun için de verdiği örnek ismin doğrusunu o biliyor...Adı geçen şâiri EYÜPOĞLU soyadıyla belirtiyor...tosuncuk,örnek fikirlerini yumurtlamış...
Bu şiir ile ilgili 65 tane yorum bulunmakta