Bir gazeli terkettim sırf senin için,
Tanrı-tanımazı da tanır mı Tanrı?
Öyle İstanbul’um ki sorma o günden beri
Saçlarım kumral Bizans; dudağım Bâbil.
Duy beni; çınlıyorum, başla bir yerden:
Eteklerimdeki ziller şimdi allegro!
Bir zangoç ve ellerinde Davud yıldızı,
Bak, tekkenin kapısında kurtlu bir çarmıh
Tek gözümü düşürdüm, gazel aşırdı
O şimdi bir Yahudi’nin yakut yüzüğü
Hangi sütle emzirilmiş bu renksiz ağrı?
Tanrı-tanımazı da tanır mı Tanrı?
Bir kez öpsen ahh; onarılacak kubbe,
O dakika sütü yılan içecek,
İncir budanacak; ve içimdeki tırıs at
Bağlanacak şarkî meşin kırbacına.
Hüzzam oysa boynumda yıkılmış duvar.
Yeni bir ülke kur;
Yeni bir çadır,
Yeni bir denklem; denklenemeyen
Takvimdeki uçurumdan içeriye gir,
İşte alnım o ülkenin kitâbesi
İşte kokum yemyeşil bıçak kesiği
İşte ağzın safran kadar altın sarı
Söyle kimin uyruğuyum, şarkı nerede?
Tanrı-tanımazı da tanır mı Tanrı?
Ve sen herşeye rağmen öptün mü beni?
Kayıt Tarihi : 25.4.2012 20:03:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Takvimdeki uçurumdan içeriye gir,
İşte alnım o ülkenin kitâbesi
İşte kokum yemyeşil bıçak kesiği
İşte ağzın safran kadar altın sarı
Söyle kimin uyruğuyum, şarkı nerede?
Tanrı-tanımazı da tanır mı Tanrı?
Ve sen herşeye rağmen öptün mü beni? HARİKA BİR ŞİİR.
son derece başarılı birikimlerinizi
gün ışığında okuyucusula buluşturmanız
mükemmelin üstünde .
okuyupda kutlamamak elde değil
yürekten yüreğini kutlarım
yeni paylaşımlarda buluşmak üzere
yine beklerimin
TÜM YORUMLAR (2)