Yüreğimde başka dillerde konuşan bir sen var.Çevrimdışı sözlerini tercüme edemiyor aşkın tercümanı.
-Artık gitmelisin benden.
Bir rüyanın gerçeğinde üşüdüm. Sarılmıştık yıllar sonra.
Hani sarılırken başım omzunda ve sırtının sırlarını görür gibiyiz ya. Öyle işte sarılmıştık, gözlerimden akan yaşlar, arka dekoltenden akıp gidiyordu.
-İlk kez gözyaşlarım teninle tanışıyordu.Ağladığımı hissetin. Sen de başladın ağlamaya. İkimiz de ağlıyorduk. Aşk birbiri için ağlamakmış meğer. Sonra boyun omzuma yetişmediğinden göz yaşların yere damlıyordu. Her damlası yere değince beynimde en yüksek ses gibi zonkluyordu.
-Artık gitmelisin bu sarılışın sonrasında ben öldüm. Son kez sarılmak ölüme yakın demler sonar.
yağmur yağınca şemsiyeni açıyorsun...
Güneşi seviyorum diyorsun,
güneş açınca gölgeye kaçıyorsun...
Rüzgarı seviyorum diyorsun,
rüzgar çıkınca pencereni kapatıyorsun...
Dalar gider kendi mecralarımıza. Meğer büyük aşkların hepsi bir film gibiymiş. Büyük bir aşkımızın olmasını istemem gayrı.
-Bütün büyük aşklar güzel bir film gibi bitiyormuş.
Sevgine bölündüğüm bölmelerin paydası yalnız.Benim payım tek başına hiç çözülmeyen denklemleri çözer.
Kutlarım, tüm içtenliğimle Hayrettin bey..
Bu şiir ile ilgili 1 tane yorum bulunmakta