Yüzüne yazılacak çok şey vardı
sesinin çizgilerine hapsolmuş o incelik
biliyorum tanırdı beni,
ve çağırırdı daha çok
bir acının giderek büyüyen derinliğine.
Boğulurdu anlamın ötesi ve şimdi
telaşla gözlerimi kaçırmanın hürriyeti
pençesinde bir aşkın son kırıntısını taşırdı.
Bu zihni aldatmadan başka ne olabilirdi!
Nasıldı, nedendi
anlat ey sessizliğin annesi!
Sen ki bu kimsesizliğimin suyunu taşıyorsun gövdende,
kuruyup çatlayan ve susan ben değilim ki!
O tarihin yazıcıları kötüleyecektir ikimizi
çünkü yangın kül etmeden gitmiyordu
çünkü tarihi kötüler yazıyordu.
Koşsun gözbebeklerinin yurdunda çocukluğum
büyüsün ve heder olsun.
Şuracığında dursun soluklanıp ülke dediğim.
Bir mülteci hüzne dost olsun.
Böylece dilde utanç, zihinde ihanet olmaz bilirim...
Kim bilebilir aklın ucundan neler geçtiğini,
kim kusabilir gerçeğini söylesene!
Konuşur içimizde durmadan devler ve cüceler.
Altın tepsilerden taşınır namus dediğin
kim satar üç kuruşa söylesene!
Düşersen tanırım seni,
alnına kazınmış bir çizgin vardı,
sen kader diyordun
ben olsun diyordum.
Bir şişe şarapı döküp yavaş yavaş yudumluyorduk üzerinde.
Gözlerin nasıl güzeldi...
Sarhoş olmamıştık aslında,
sarhoş etmişlerdi bizi yalanlarıyla.
Ne çok inanıyordu herkes herkese,
ne çok şeye umut bağlanıyordu..
İhanet değildi, aşk değildi
neydi, nelerdi?
Öylece susup kaldığımda
anlıyordun,
sözcükler henüz bitmemişti, sözcükler nasıl bitebilirdi ki?
Yenilmiyordum ve yenilemiyordum da
kendimi!
Ama neydi bizi böyle bir inançla yaşatan?
Evet biliyorum sorular sorup duruyorum durmadan.
Aynı kaldırımlarda yürüyeceğiz sanki,
yahut aynı şarkıyı mırıldanacağız gecenin bir vakti boş bir sokakta.
Titreyen kirpiklerinin üstünde duran özlemler
dökülebilir mi artık bu yıldızlı ğöğün şamdanından..
Ve artık ağlayabilir miyiz ikimiz adına,
ve artık ağlamalıyız herkes adına...
Gökhan Sarıkaya
Kayıt Tarihi : 19.6.2023 00:01:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Teşekkür ederim değer verip okuduğunuz için.
TÜM YORUMLAR (2)