Arkadaşlarımın yüzüne nasıl bakarım amir ...

Muharrem Akman
675

ŞİİR


15

TAKİPÇİ

Arkadaşlarımın yüzüne nasıl bakarım amirkaeime ne derim ben

ARKADAŞLARIMIN YÜZÜNE NASIL BAKARIM AMİRLERİME NE DERİM BEN

Grizu 263
Ali Osman çavuş domuzdamcı yedeği olarak girdiği maden ocaklarında çalışmanın zor olduğunu her köylüsü gibi önceden biliyordu. Bu yörenin kırsal kesiminde sağlıklı bir erkek çocuğu olarak dünyaya geldiysen madenci olacaksın demekti. Köy yerinde erkek çocuklarının ilkokul bitirdikten sonra tahsil hayatı biter. Bundan sonrası köyde ne iş varsa ailenin bireyi olarak üzerine ne görev düşerse yapmaktır . Ona özel olarak şu işi yap bu işi yap diyen de olmaz . Hayatın akışı kendiliğinden çocuğun üzerine yapması gereken ne varsa yaşarken öğretir. İlk görevi kendinden başka küçük kardeşi varsa beşikte onu beklemektedir. Anne babası tarlaya bağa bahçeye gittiği zamanlarda ağladığı zaman beşiği sallamak bebek için hazırlanan sormuğu bebenin ağzına getirip onu yedirmektir. Büyüdükçe görevleri de büyür, Ormana odun taşımaya gider hayvanları sayattan meraya koyverilmesi akşam eve gelmezse bulup getirmek mısır tarlasında yaban domuzu beklemek. Çift sürerken öküzleri kovmak, harmanda düven üzerinde oturup hayvan dışkısını kürekle almak. Bu işlerin arasında vakit bulursa arkadaşlari ile oyunları oynamaktır. Ali Osman köyündeki tüm arkadaşları gibi ilkokuldan sonra okumamış hayata köylerinde devam etmişlerdir. Tabiki askere gidene kadar yapılması gereken en önemli iş evlenmeleri olacaktır. Kızlar 13-14 yaşına kadar erkekler ise 17-18 yaşına kadar evlenmek zorundadır. Sosyal statü artı iki üç yaş daha erteleme müsade eder sonrası adınız evde kalmış kıza evde kamış oğlana çıkar.
Ali Osman madenci babası Sadettin çavuş ile orman işletmesinin gösterdiği mahtadan kışlık odun hazırlıklarına tüm köyü ile başlarlar. Ormanın sağlıksız ağaçları görevli memurlar tarafından işaretlenmiştir. Herkes verilen süre zarfında odununu hazırlayamak zorundadır. Hazırlanan odunlar yol kenarlarına istif edilip orman muhafaza memurları tarafından onaylandıktan sonra evlere naklî yapılır. Ali Osman küçüktür. Henüz delikanlılık çağına geçme aşamasındadır. Buna rağmen ailesi ile birlikte odun çekmeye gelmiştir. Köy yerinde her işi ortak yapılmak zorundadır. Her arkadaşı gibi o da maden ocaklarına girmeden neredeyse bir uzman madenci kadar bilgi sahibidir.
Ailede ve okul tatillerinde gittikleri köy okullarında örf adetler dini bilgiler görgü kuralları ve ahlak bilgilerini sıkı bir şekilde almışlardır. Ve almış olduğu eğitimlerine göre yaşarlar. Madenci büyüklerinden iş amirlerini de tanımışlardır. Puvantör, posta başı, şef, mühendis, müdür, makamlarının ne olduğunu bilirler. Amirlere itaat edileceği küçükken beyinlerinde yer etmiştir.
Ve hiç kimsenin yalan söylemeyeceği hırsızlık yapmayacağı hayat onlara ne görevler verdiyse onları elinden geldiğince hilesiz ve düzgün yapılacağı şartsız öğretilmiştir.
asla kendisine amirlik yapanların ve hiç bir kimsenin yalan dolan arsızkık hırsızlık ile işleri olmayacağına inadırılmışlardır.
Askere gitmeden annesi babasının istediği bir kız ile evlenirken düğünlerin en güzelini yapmışlar. Köyün en seçme atları ile gelin alma töreni yapılmış, gelin ana evinden ayrılırken gittiği yerde bolluk bereket görsün ağzının tadı bozulmasın diye kırmızı allığının üzerinden avuç avuç şeker atılmıştır. Perşembe günü başlayan düğün merasimi kız evi ayrı damat evi ayrı iki düğün birlikte devam eder. sonra esas düğün Cumartesi günü kız ve erkek tarafı karışık olarak devam eder. Düğün gelin evinden alınıp damada teslim edildikten sonra pazartesi günü duvak merasimi ile bitmiştir. Askere gidene kadar bir bebekleri doğmuş bebek bir iki aylık iken vatani görevini yapmak üzere köyünden ilk defa kasabası haricinde dışarı çıkmıştır.
Askerde tek sıkıntısı mektuplar dışında memleketinden haber alamıyor olmasıydı, iki aydan önce gelip gitmeyen mektuplardan başka köyü ile bir bağlantısı yoktu. Ana, baba, yâr, çocuk, köyünün özlemi içinde büyüdükçe büyüdü. Geceleri rüyalarına giren kah köyünün insanları kah köyünün manzaraları dışında bir ara atış poligonu tarafına bakarken oraları da kendi köyünden dağlara zannetti.
Bu olaydan sonra kendi kendine ne oluyor arkadaş diyerek paydos zamanlarında yalnız kalmamaya dikkat ederek arkadaşları ile vakit geçirmeye başladı. Zaten geceleri köyünü düşünüyordu köyünün özlemini yoğun bir şekilde yaşıyordu. Bu kararı alması iyi de oldu arkadaş çevresiyle
kaynaştıknca onların dünyaları kendi dünyası ile karıştı. Biraz neşe biraz hüzün sevinçleri kaygıları harman oldu. Tek vatan tek bayrak altında vatani görevleri için burada olduklarının farkına vardı. Arkadaş grubu ile bir yumak oldular. Bundan sonra istese de kendi başına bir köşede oturumadı.

Askerliği Bir ömür kadar uzun gibi geldiyse de her sayılı gün gibi bir gün bitti. Vatani görevini bitirmiş olarak kendini memleketine doğru hareket eden otobüste buldu.
Ali Osman yuvasına kavuştuğunda askere girerken yeni doğmuş kızı Narin yürümeye başlamış, nerdeyse konuşacaktı. Kendisine alışması için biraz zaman gerekliydi..

Köyümüzün beklediği haber gelmişti herkes madene yazılmak için Zonguldak'ın yolunu tuttu. Falanca tarihte herkes madende çalışmak istediğini belirten dilekçe ile bölgelerde saat 8:30 da hazır bulunsun. O gün geldiğinde herkes bölge müdürlüklerinin önündeydi. Ayyuka çıkan torpil meselesi canını sıkmıyor du tek güvencesi pazuları atlatik yapısıyla güç kuvvetli yerinde olmasıydı. İşe alınacak olanları seçecek mülakat görevlileri memurlar, kurulan masalarda komisyonu oluşturmuştu.
Kömür yığıntısı ve sağa sola düzensiz bir de şekilde bırakılmış çam direkleri bir düzine kazma kürek ve balta vardı.
Önce sırayla mülakat komisyonun önünden avuçlarının içlerini açarak komisyonun önünden yavaş yavaş geçerken sonlara doğru çök kalk gibi basit hareketler yapıp işin pratik bölümüne geçtiler.

sırasıyla direk taşıma kömürü kürekle
Sağa sola aktarma balta ile direklerin yontma uçlarına kurt Ağzı açma vs .

Ali Osmana sıra geldiğinde memurun şu direği alıp oraya bırak der demez direk sanki havadan uçar gibi memurun dediği yerdeydi. Askerden yeni geldiği için antrenman li güç kuvvetli yerindeydi. Küreği alıp kömürün altına küreği sürer sürmez yalap calap tabiriyle beş altı kürek atar atmaz memurunun dur demesiyle küreği elinden bıraktı sırada balta ile direk üzerinde çalışma vardı. Ali Osman Baltayı direk üzerine her indirdiğinde hem baltayı nereye vurduğunu biliyor hem ağaçtan çıkan yongalar etrafa kurşun hızıyla sıçrıyordu
Memur Ali Osmanı durdurarak mülakatı bitirmiş oldu
Mülakat sonuçları açıklandığında köydeki mülakata girenlerin tamamına yakını madenci olmaya hak kazanmıştı. Yakında diğer prosüdürler için çağırılıp, hepsi kurumun doktoru tarafından muayeneden geçecek. Akabinde bir ay eğitim müdürlüğunde kurs görüp madenci olacaklardı. aAskerlik bittikten beş altı ay sonra A grubu işçisi olarak köyünden eski maden işçilerinin arasında genç bir madenci olarak yerlerini almışlardı. Bu beklenen doğal bir süreçti, olması gereken yerdeydi.
Madenler ona o madenine kavuşmuştu,
ilk gün kuyulardan yerin 525 metre altına inerken biraz heyecanlanmıştı. Sonrasını zaten dış dünyayı algılamaya başladıktan sonra belleğine almıştı. Yanına amale olarak verildiği Durmuş ağasının henüz tertip yerindeyken elindeki ipi görünce ilk aferinini almıştı. Durmuş ağası ona şimdi çalıştığımız yerler düz ayak ipe ihtiyacımız yoktu trikolar direği domuzdamı yi yakınınıza kadar getiriyor neyse sen yinede ipi aşağıya getir belki lazım olur demişti. Su ihtiyaçları için matarası hariç beş kiloluk maden işçileri için satılan su bidonunu ekmek saldırdığı bakkaldan almıştı . İsmini ilk kez veresiye defterinde yazdırmıştı.
B grubu Akçasu köyü 4.ncü kartiye veresiye defterindeki numarası 325
İhsaniye işçi yurtlarında kalan 33 noku koğuşta kalır. Ay başında borçlar ödenirken her müşteriye bakkallar küçük bir bloknot defteri verip işçinin aldığı her şeyin tutarını hem veresiye defterine hem işçideki bloknot defterine yazılır. Böylece müşteri ile bakkal arasında hesap sağlaması yapılmış olur.

Yer altını zaten avucunun içi gibi biliyordu. Kuyudan iner inmez attığı her adımda köyünde küçüklüğümden beri hafızasına yerleşen bilgileri canlanıyordu. İpi de zaten beline bağlayıp ayaklarının arasından gecirerek (çat arasından)alçak yerlerden direk çekmek için almıştı. Kuyu basinda kafesten indiğinde etraf geniş ferah ışıklıydi. İçinden bu ocaklar anlatıldığı gibi kötü değilmiş deyip sevinir gibi oldu..Bu sevinci çok sürmedi kafesten indiğinde arkadaşları ile rahatça yürüyebildigi genişlikte ana yol git gide daralıyor tavan nerdeyse başlarına değiyordu ortam karanlığa bürünüyordu. Herkes baretindeki lambaları yakmıştı. Bir ara yolun kenarından köylerdeki odun yaktıkları ocak kadar bir açıklıktan önündeki arkadaşları oradan içeri girmeye başladı. Kenarda bekleyen ustası köy abcası durmuş Ali Osman buradan geçiyoruz dedi şaşırdı buradan geçilmez diyemedi. Eğilerek oradan geçtiğinde bir iki metre sonra çocuklar gibi emekleyerek yürümek zorundaydılar. Bir kanalın içinden gider gibi sürünerek biraz mesafe ilerledikten sonra nihayet yol ayakta yürüyebilecek kadar olsun rahatladı.
Biraz sonra domuzdamı kuracakları kartiyeye gelmişlerdi. Göz gözü görmüyordu, ustalar söküp yeniden kuracakları damların başlarına geçmişler işe başlama asamadaydılar Yeni ameller ne kadar heyecanlı ise onlar o kadar rahattılar. Ve yerin 525 metre altında ilk mesaisi başlamıştı. İşlerini bitirip kafesten dışarıya çıktıklarında sabah giymiş oldukları temiz iş elbiseleri ve yüzü gözü kömür tozuna bürünmüştü. Yanından geçenlerin yüzlerine baktı gördüğü şey bembeyaz dişleri ve parıldayan gözlerdi. Tevekkeli köylerde bizi ocaktan çıkınca birbirimizi tanıyamayız dedikleri demekki buydu. Önündeki işçileri takip ederek önce dolaplara gidip üzerlerini soyundular havlulara sarılıp banyolara koştular. Banyoda üzerinden akan su yere simsiyah akıyordu. Akşama kaldıkları işçi yurtlarında istirahata çekildiler.
Aradan

Zaman geçmiş Ali Osman kendisi ve köydeki arkadaşlarının öğrendikleri örf âdet
Gelenek görenek ahlaki bilgilerin buralarda pek geçerliği olmadığını görüyordu. Çoğu zaman gördüğü olumsuzlukların iyi tarafından bakıyor yapanın yanlışlıkla yaptığını kabul ediyordu. Ve asla kendisine köylerde öğretilen kendisinin yapamayacagi hareketleri kimsenin yapacağına ihtimali vermiyor Kimseye konduramıyordu . Malesef gördükleri duydukları doğruydu. Onlar maden ocaklarında verilen tertipi harfiyen yerine getirmeye çalışıyordu. Maden ocaklarında gördükleri tüm zorluklara göğüs germeye çalışıyor hiç bir zaman bu yüzden yakınmıyirdu. Zaman zaman gerek kendi arkaldaşlarından gerek amirlerinden haksız yere azar işitiyor laf işitiyor fakat hepsini sineye çekiyordu. Ona ocakta olan orada kalır dışarıya taşınmaz desturu verilmiş oda bu yazısız kurala harfiyen uyuyordu. Ya disipline uymayan ahlâkî ve dinî kuralları hiçe sayıp çalışıyormuş gibi yapan haksız yere kendilerinin haklarından yararlananlar. Çalınan çırpınanlar Veya hovardaca zayi edilen çalışma alanlarının malzemeleri... Sanki köylerde öğrendikleri bu tip kural tanımaz insanların önlerini açmak için koyulmuş kurallardı. Bize günah yasak ayıp denilen her şey kimileri için sıradan şeylerdi..

Ali Osman aradan geçen zaman içinde emniyet baş çavuşu olmuştu. Ocağın her türlü emniyetinden sorumlu ekiplerin bir elemanı olarak bildiği kuralların eksiklikleri ni ya kendisi gideriyor ya amirlerine rapor ediyordu.
03/03/1992 saat 16;00 da vardiyasında yaşanan grizu faciasın da o can pazarı içindeki Kuyubaşına kadar gelmiş bir adım sonrası hayat idi eviydi yuvasıydı. Birden aklına Ailesinden aldığı terbiye aklına gelmiş amirlerine karşı sorumluluğu aklına gelmiş ve Kendisinin bir emniyetci olduğunu bu şekilde dışarı çıkamayacağını düşünmüş olacak ki. Yanındaki arkadaşlara ben beraber çalıştığım arkadaşların akıbetini merak ediyorum. bu şekilde onları bırakıp gidemem. Ben bir emniyet başçavuyum dışarı çıktığımda amirlerime ne derim arkadaşlarımın yüzüne nasıl bakarım. Diyerek geriye gruzunun yakıp yıktığı tonluk presleri sağa sola savurduğu beş tonluk kömür vagonlarını rayları ile duvarlara yapıştırdıği yöne doğru gitti. Üstelik duman ve gaz soluk almasını nerdeyse imkansız hale getirmişken. Arkadaşları arkasından gitme geriye dön diye çağırdılarsa belki de ucunda ölüm olduğunu bile bile gözden kayboldu. Yaptığı bu büyük fedakarlık zamanın sisleri arasında uzaklaşıp kayboldu

Şimdiye kadar anısına filmler yapılmalıydı heykeli dikilmeliydi romanlar yazılmalıydı Malesef hâlâ kesin sebebi anlaşılamayan grizu faciasında 263 arkadaşı ile bilinmezler diyarında unutuldu gitti.

Muharrem akman

08/09/2024 Zonguldak

Muharrem Akman
Kayıt Tarihi : 10.9.2024 10:04:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Muharrem Akman