Arkadaşımı deniz yutup bizden aldı Şiiri ...

Yusuf Tuna
16769

ŞİİR


122

TAKİPÇİ

Eskiden bizim sığır sürümüz vardı. Okul zamanı Mehmet Ali dedem güder, yaz gelince sığırtmaç olarak beni gönderirlerdi. Sabah namazı ile belimize ekmek çıkısını kuşanır, elimizde değnek ile sığırları sürdüğümüz gibi ‘’ohha, büşşş’’ diyerek Cingen gediğini aşırır göl kıyısına varırdık. Kuşluk vaktine kadar çobanlar sürülerini getirir, Çiftlikköy,Günnüklü veya Dutdibi’nde toplanırdık.
Sığır sürüleri otlakta yayılırken bizler de çocuklar ile çelik çomak, seksek, uzuneşek, yer kazma, dede oyunu, meşe gibi oyunlar oynar, sıcakta koşacağız diye canımız çıkardı. Üzerimizdeki pusatları çıkarır, güneşte sırtımız yanar, derimiz karayılan derisi gibi soyulup kavlardı. Elimizde bir sapan, cebimizde bir okka taş sığırların arasında çiftçi kuşlarını avlayacağız diye dört döner, sığır sürülerine bakmayı unutur göl yerini gezerken ölür geçerdik.
Bazen bir ses duyulur; ‘’yetişin düdene sığır düşmüş, kurtaralım’’ diye bağıran kimsenin yanına bir solukta varır, sığırın boynuzu, kulağı veya kuyruğundan tutuğumuz gibi çıkarıp hayvanı kurtarırdık. Bazen de haberimiz olmaz düdene düşen sığır boğulup ölürdü.
Genellikle göl yerinde beraber oyun oynadığım bir arkadaşım vardı. Adı Avni idi. İyi niyetli, biraz da saf niyetliydi. Avni ile göl kıyısında mal güderdik. İhtiyarların malını çeviriverir,onların işlerinde yardımcı olurduk.
Haziran geldi mi? İşler karışır, çocuklar ile oyun oynayacak vakit bulamazdık. Otlakta bir curcuna başlar inekleri böğelek tutar, mallar kuyruğunu diktiği gibi nerede çalı veya çamur varsa kendini acı ile böğürerek onun içine atar, bizler eli sopalı deli danalar gibi oraya buraya koştururken, kaçan hayvanların önünü çevirelim diye seğirtmekten tabanımız şişer, taşların acıttığı yerler döğenek olurdu.
Böyle bir uğraşın sonunda eğer malları çevirebilirsek savaş kazanmış bir kahraman edası ile bir köşeye kurulur, çocuklara fıkra anlatır gülüşürdük. İhtiyar dede ve ninelerin mallarını çevirmek için onlara yardım eder, Avni arkadaşım ile beraber hayır dualarını alırdık. Kızlar ile pek anlaşamaz, onların çantalarına kurbağa, yılan gibi haşeretler koyarak onları korkuturduk. Öğle vakti olunca ekmek çıkılarıızı çözer, soframızı kurar bağdaş kurup oturur, çökelek, yumurta, soğan, ekmek ne varsa yer, sonra da denize suya girmeye giderdik.
Bir gün denize girmeye gitmiştik. Avni arkadaşım hiç yüzme bilmediği için ona yardımcı olur, yüzme öğretmeye çalışırdık. Fakat bir türlü yüzmeyi öğretememiştik. Avni ile bazı çoban çocuklarının bir ara tepeyi dolanıp öbür tarafa giderek denize girdiğini öğrendik. Burada Avni’nin yüzdüğü arabanın tekerlek lastiğinin altından kayarak Avni arkadaşımızın denizde boğulup kaybolduğu haberi ile sarsıldık. Koşarak geldik ama Avni arkadaşım sulara gömülmüş, deniz onu yutmuştu. Ne yapacağımızı şaşırmış, beklerken çevreden yetişen büyük insanlar denize dalıp onun cesedini çıkarmışlar kenardaki kumun üzerine boylu boyunca yatırmışlardı. Arkadaşımı o halde gürünce çok ağlayıp feryad-ı figan ettik ama olan olmuş, arkadaşım ölmüştü.

Tamamını Oku

Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta