Bir kış perdesi kapladığı zaman gözlerini
Sözlerinle ısıtırsın bu küçük mahpushaneyi
Volta atar bakışlarımız,
rast gelmez karşılaşmayız
Kendince bir aritmetiği vardır elbet bu git gellerin
Gelmek bilmeyecek bir gidişin hazırlığıdır belki
Belki en başından bir ayrılık beslemesi
Kim bilir bekli de hiç öyle değildir…
Bir güvercin uçurdum bu kuşatmadan dışarı
Ayrılığın ne zaman hücum edeceği belirsizken
Ve tüm Arnavut kaldırımlı yollar Arnavutlara kapalıyken
Gördük ki artık açız, uykusuz ve umutsuzuz
Karadeniz’e kadar yatırmışlar da o güvercini yollara
Biz güvercinin kahrından kurtuluşu unuturuz
O zaman anlarım bir kış perdesi altında bu solgun şehir
Sözlerinle ateşe verilir, biz kavruluruz
Belki de verilmez kurtuluruz…
Gidişler öyle fazla ki karışır birbirine kimin kaldığı
Sadakatin başucunda bir tek bu soru asılı
Gidenin neden gittiği, kalanın neden kaldığı
İşte kendince bir aritmetiği var elbet bu git gellerin
Ben bilmem hiç, bir tek sen bilirsin
Kimi kime bölüp kimden çıkarınca elde ben kalmam
Ağladığın zaman bunu susarsın
Kim bilir belki de sen hiç ağlamazsın….
Alkole yatırır turşusunu kurarım dudaklarımın
Dudaklarım ekşi dudaklarım dolgun
Ağladığım zaman büzük
Bilmezsin sen ama ağlarım ben arada
Kendince bir aritmetiği vardır göz yaşlarımın
Kürdili Hicazkar makamında bir kuşatmadadır bu şehir
Dudaklarımı büzsem ateşe verilir
Sen gidersin gözün arkada
Belki de büzerim kimbilir
Kayıt Tarihi : 13.7.2006 11:35:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
öyle anlarda şehir yanık sesiyle boğuyor insanı...büzülüyor dudaklar.gözyaşı olmadan ağlıyor insan içine doğru...
yalnızca paylaşmak istedim
saygılarımla
TÜM YORUMLAR (6)