gece başlarmış
diş ağrısının faslı
sordum soruşturdum
cehenneme kadar
gidermiş işin aslı...
böyle böyle zonklayarak
başlar her hayat
sonra uyuşma başladığında
derin bir uy/kuyu/da bulursun
kendini...
cıgaraları peş/peşe
kadehleri ardarda
bildiğin tüm küfürleri
tekme tokat tek tek
dizersin sıraya...
gebe bir kadının aş ermesi gibi
fıstıki yeşil çeker canın
üşenmeden
kalkar boyarsın
tüm duvarları
griye...
kir götürsün diye...
perdeyi aralar
tülü boydan boya çekersin
aydınlıga yol verir
tüm çıplaklığını sergilersin
gri duvarlara....
bir rakı daha koyarsın
masanın tam ortasına
yancı değilim ulan dercesine...
seslenirsin
avrat buz getir/irirmisin
canım....
sonra başlarsın duvarlarla
felsefeye
griyle fıstıki yeşilin
insan üzerindeki etkisi üzerine
patlatırsın kafayı...
otuz beşlik bitmeye yakındır;
etrafındaki herşey
uyu/ş/maya başladığında
bir cinnet uyanmaya başlar,
yüreğinin kabaran yerinde.
dilinde "arıks" ağıdı
içinde büyüyen vefasızlıklar
kapıda kedin miyavlar
mama diye..
offff
zalım notalar
küfredecektim
ağzımın dolusunca.
nerden doladınız dilime
şu şarkıyı
"bu ne sevgi ah bu ne izdirap
zavalli kalbim ne kadar harap"
#yıldızreis
Recep Yıldız 2Kayıt Tarihi : 30.9.2018 20:54:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!