Şu fırsat hengâmında ne koparsak kâr,
Zaten vatan gitmiş, kınama beni yâr
Lokma gayet yağlı, yok hiç akar kokar,
İş, yalnız gözünü kapamaya bakar...
Asırdır toprağım kirden usanmış,
Vicdanlar hem paslı hem de perişan…
Terazi kırılmış, kefe delinmiş;
Adalet yaralı ve her yeri kan…
Nasıl ileriye gidilir böyle?
Memleketin hâli, profili
Kapatınca şaşı gözlerimi
Birden önümde canlanıyor
Zati içimi o hayal yakıyor
Kiminde türlü şaklabanlık,
Yürüyerek akan zaman,
Şimdi neyi kemiriyor?
Dişlileri hayli yaman,
Her bir şeyi öğütüyor
Kainata sığmaz mekan,
Sırtımda deli rüzgâr,
Kulağımda bir çığlık
Hayaller yüke kantar,
Kara kış bile ılık...
Yani biz şimdiye dek;
Kesik kesik mutluluk, kesik kesik kederdi onun yaşamı,
Ancak bu son keder hâli fazla uzun sürmüştü.
Epey fazla, çok fazla: Yirmi yılı geçkince…
Bu zaman zarfı, küçük mutluluklar haricinde hep kederdi,
Hep acı, hep bilmem ne bela idi.
Bu acıya fâsıla verilecek miydi?
Bütün istiğfarlarıma inat,
Nefsim savurdu esaslı tokat,
Büktü belimi şerefsiz, kat kat…
Başa çıkamadım mağlubum ben
Tekrar doğruldum, estağfur çektim,
Bu zamanın insanını mana getiremiyor vecde;
Önünde küçük bir tomar görse, korkarım eder secde...
Böyle tatlı olur muydu ki vuslat?
Ayrılık bu denli kahir olmasa
Verilmez insana müthiş mükâfat,
İmtihan bu kadar zehir olmasa
Lafını boş yere bulama bala,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!