Yürüyorum dağlara doğru.
Koşturmadan, ağır adımlarla,
telaşsız, dertsiz, tasasız.
Göğsüme vuran poyraza aldırış etmeden.
Yorulmadan, dinlenmeden.
Boram boram dağ havası,
Dört bir yandan esen yeller
Rengi boza dönmüş dağlar
Kıştan haberci rüzgârlar
Ağaçların rengi bozlak
Dökülmüşler yaprak yaprak
Her maddede ruh, her maddede can
Her madde Allah'ı anıyor her an
Gönül gözü ile bakmıyorsa can
Nasıl görürsün ki ey gafil insan?
Hayat, hüzünlü ve mutlu anların toplamından ibaret
İniş çıkışların, düşüp kalkmaların.
Bazen kelebekler uçuşur yüreğimizde,
Bazen fırtınalara ram olur benliğimiz.
Nasıl ki gebeyse gündüz geceye
Nasıl, her gecenin ardından güneş
Bir selam etmeye kalmadan daha
Hoş geldin dedi Kars, ta derinlerden
Hazırdı yüreğim of ile ah'a
Bizdensin dedi Kars, ta derinlerden.
Uzaktan seyrettim kale burcunu
Bulutlu gökyüzünün altında
Sisli ovaların az uzağında
Eski zamanlardan bir Mardin evinin damında
Çay ve muhabbet.
Çayın buğusu sevdayla buluşur dudaklarımda
Özlem taşır ufuklara deli rüzgarlar
Çayla başladı sevdamız
Çayla büyüdü sonra
Bir bardak çayımız,
Bir tutam şekerimiz
Oldu mu?
Bizimdi bütün dünya
Dert yanmakla geçti onca zamanlar
Dert yandık, sitem ettik, söylendik
Bazen gerilere baktık, bazen ileri
Şimdiki zamanı es geçtik
Mutluluk aradık seneler boyu
Bu nasıl tezattır bu nasıl bir hal
Gün geçse kötüye gidiyor ahval
Ne düstur bilen var ne alan destur
Zulumat arttıkça artıyor sürur
Ekranlara doldu onlarca zevat
Kimisi züppedir kimisi gavat




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!