ateş küre taş küre uslanmaz balçık
aşk yoksulu çiğ bir çağa rastlantı olarak
geldim bir kere, gülyaşam hatırına
kanımı tutuşturan huylar edindim
güneşin sütünü sağıp halklar sofrasına
bağdaş kurup halklar sofrasında
süt dişleriyle daha dünkü çocuk
gel zaman git zaman melez ve kahraman
karasularımızda ateş fıskiyeli balina
birdenbire alabroslu albatroslar türemiştir
müthiş bulaşıcı, ilginç ve itici
-hey alarga...
teğet geçende eşitlik güneşi
iklimlerde bile ikircim, büyür endişe
güzdür! aşkıma sataşan güzdür
teğet geçende utku güneşi
yeniden başlamanın mavi şarkısı
Menzil dışı, kanat yordamı
yüksek uçar hüma kuşu
kibir üstüne fikir geliştirir
tüyü de kuru!
Ah evet, nereden bilsin o
ileri cephede ilke çalışanları
içindeki direşken çiçek açar açmaz
nice hoyrat gelir küflü makasla
işte binbir kılıklı ölüm pusuda
çetrefıl mesele o imansız açmaz
her yer sansaryan hanı en azından
yer körlüğü.
cinlerin cirit attığı uzam
o eskidendi
yârin kaşları hilâl
saçları süpürge
dünyanın dünyalığı zan altında
deve hayvandır; lama gibi tükürmez
hurma meyvedir; niteliğini çürütmez
çöller mecnun, sahralar salpa
petrol şımartır, dolar konuşur
aklın ufkunda alkım kilimi
tamamlanır sevişmelerin menzilinde
kırmızı, renk değil, çavlan sesidir bende
halkların şarkısındaki mavi de öyle
keskin nişancıdır dirimi dizinden vuran
kör topal koşma, yaralı uyak, aksak menzil
ömrümüzün kalan kısmı; kaç mil çeker acaba
sert iklimleri çocukluğumun
kardelen günleridir! çeliğin çeliklenişi
hayat civelek bir dilberdir
tam öpeceğim sanırsın ağzından
bir gösterip bir çekmiştir
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!