Yorulmuştuk ikimiz de
Biten bir aşka daha yoktu tahammülümüz
Sonsuza dekti ilk sözümüz
Hoşça kal son sözümüz
Sustu sesi birer birer sokakların
Kaç sevda bak şimdi mazi oldu
Çiçekti her biri bi çeşit
Kimi mevsimin baharında, güzünde
Yahut yazında
Fakat hepsi gitmelerin ayazında
Soldu
Duruyordum bir kenarda
Ha keza kendi halimce
Ulan dedi bir ses yukarıdan
Kaldırdım başımı sakince
Duraksadım bir an
Düşündüm nedir diye
Şiirlerde gam var
Gözyaşı döken satırlar
İnadına gözbebeklerimde ışıklar var
Hayat ağır değil korktuğun kadar
Bazen tokat olur yüzünde patlar
Dışımda Gurbet
İçimde sıla
Bir kent var özlenen
Çehresi beton grisi
Sevdası kara
Kaç aşkı eskitmiş
Bir zamanlar Ankara(da)
Ne güzeldik
Sudan sebeplerle kahkahalar atarken
Ayrılıklara üzülürdük
Kaldırıp kadehlerimizi
Dünyanın dibine vururduk
Ağlıyor çocuklar, analar, babalar
Kimi Filistin’de kurşunla
Kimi Afrika’da yoklukla
Düzen de belli
Düzü… Yani ezilen de…
Gitmekle kalmak arası gibi bir şeydim
Bir yol kenarında,
Köşe başındaki lambanın ışığı gagalıyordu
Yağmurdan yaşlanmış kaldırımın
Serçe parmağını.
Birden bir martı belirdi başımda,
Hep kendine mahkum insan
Ne aşk kurtarır seni
Ne de Platon - ik bu yalnızlıktan
Vakit gelir kırkikindi yağmurları gülümser sana
Mevsim Nisan
Oysa yalnızsındır
Eksiltili bir hikâyede
Kendine bile hayrı olmayan
Üç nokta gibiyim…
Bakmayın çoğul konuştuğuma
Tastamam bir başınalık halim…
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!