şiir yazan bir genç.
Sen, omzunda dağlar taşıyan adam,
Ellerinde nasır, yüreğinde merhamet…
Ben ise, önüne düşen gölgenin bile
Büyüklüğüne erişemeyen bir oğul.
Sen çalıştın, ekmeği taştan çıkardın,
Bir ben bilirim, bir de sen yârim,
Ne fırtınalardan geçtik beraberim.
Ben düşerken tuttun yanan yerim,
Gözümde bir damla, can dostum sen.
Geceler ağlardı sessiz odada,
Saçına ak düşmüş, gözün nem olmuş,
Sözlerin duala, gönlün gam dolmuş.
Ben giderken içinden bir şey solmuş,
Kıyamadın, gel anam, al beni.
Buralar soğuktur, yel eser sertten,
Kahve gözlerinle baktığında bana,
dünya susuyor, içimden fırtınalar kopuyor.
Bir gülüşün yetiyor anlamam için,
kalbim yalnızca sana ait oluyor.
Sen bilmesen de her hecede gizlisin,
Kahverengine düştüm bir gece,
Nazlı yârim, ışık oldun hece hece.
Bir bakışın yeter dünyamı süslemeye,
Ben senin gözlerinde kaybolmaya hevesle.
Kalbim seninle atar her nefeste,
Bir bakışın düştü üstüme,
Dünya sustu, içim konuştu.
Toprakla gökyüzü karıştı,
Gözlerinde kayboluştu.
Kahverengi bir deniz gibi,
Yana yana geçti bu gençlik,
Bir tas çorba, bir solgun ümitle.
Omzumda taş, içimde yağmur,
Seninle yürüdüm, toprak üstünde.
Kimi gün cebimizde ekmek yoktu,
Ey ömrümün sus pus köşesi,
Ey en sarsak halimde bile yıkılmama engel olan…
Dünya soğuyunca, insanlar çekilince,
Bir tek sen kalmıştın elimde –
Ve ne eller titriyordu ne de yürek.
Bir asker yüreğiydim, kalkanımdın sen,
Zamanın içinde en güzel neden.
Savaşlar kolaydı, gözlerin zordu,
Bir bakışınla dünya susar, ruhum konuşurdu.
Prenses edâlı, gülüşü bahar,
Karanlıktasın, ben de yanındayım,
Düşsen de düşmem, senin kanındayım.
Yükünü ver, bırak omuzlarım alsın,
Sen ağlasan da ben de ağlayayım.
Gözün yaşlıysa, gözüm de ıslanır,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!