Arayışa Üvey Bakış... Geçme İsteği -9

Cihan Kılıç Arslan
24

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Arayışa Üvey Bakış... Geçme İsteği -9

Kaçıp, gitmenin kurtuluşumuz olduğunu düşlediğimiz anlar vardır.
Her şeyi geride bırakmak anlamlı, mücadele ise anlamsız gelir hep.
Ve görünen odur ki ne anlamlı olanı yapmaya güç yeter o anlarda
ne de anlamsızı istemeye.
Bir tür çelişki içerisinde gidilip gelinir,
bulunulan yerin hep aynı olduğu görüldüğünde.
Geçmek kolay olmadığı gibi sevimli de değildir çünkü.

Yaşanılan, yaşanılacak olan ve baki kalan
bu geçme isteğine yenik düşmeme adına çırpınışlara çokça şahit oluruz. Doğruluğundan ziyade faydalılığını düşündüğümüzden kaynaklanmaktadır aslında çelişkinin aslı.
Ortada duran ve herkesin ulaşmak istediği,
kiminin ulaştığı, çoğunun çokça ulaşanı alkışladığı, fayda….

Kelimeleri bu kadar ağır anlamlarla ezmek ne kadar doğrudur bilinmez
ama harflerin de yaşama ziyadesiyle katkı yaptığını görmemek de bir nevi at gözlüğü takmak anlamına gelmektedir.
Ve takılan gözlük ne için, nereye, kime sorularına cevap verdirmeyecek kadar kördür.
Karşı karşıya gelinen sorumluluk noktasında sadece faydanın önemsenmesi adil değil ise,
faydaya da doğru anlamlar yüklemek o kadar acizlik.

Durup düşündü o an, hayat için anlam arayan.

Bırakılanlar ve unutulanlar ne kadar hafiftir terazide?
Hafif oldukları hesaplananların gerçek daraları ne kadardır?
Değer hep ağırlık üzerine mi ölçülecektir?
Ve ne kadar anlamlıdır bırakıp gitmek, durma noktasında?

Vazgeçip, vazgeçememek üzerine bu uğraşın çokça kitaplarda,
şiirlerde, filmlerde kullanıldığı dolayısıyla gerçek yaşamda da
bir nevi seleksiyon modeliyle özümlendiği aşikar.
Vazgeçip, bırakıp gidenler ile asla vazgeçemeyenlerin sıradan kelimelerle savaşını görürüz nokta nokta, adım adım.
Vazgeçilemeyen şey çokça tatlı bir aşk,
vazgeçilen ise genellikle kör olası hayat olur.
Burada görülmesi gerekecek, görülecek, düşünülecek
kocaman bir kara delik var aslında.
İncelemeye gerek duydu bu noktayı sorulara cevap arayan.
Kara gölgeleri hissetti o an yanı başında
ki karalıkları renklerinden değil, duruşlarındandı.

Vazgeçilemeyen tatlı aşk, bırakılamayan güzel sevgili, terk edilemeyen alevli yaşantı.
Burada faydanın izleri çokça görülmekte her ne kadar fedakar bir duruş sergilenmeye çalışılsa da.
Bakınız ve görünüz ki; bırakamamanın sık sık solunması,
bırakamayan taraf olana bir fedakarlık etiketi yüklemekte.
Ve kendine göre ve aslında çoğuna göre bu fedakarlık takdir edilesi.

Ortada kalan ve yine de kimsenin yüklenmediği suçlar bir şekilde “vazgeçemem” denilerek kırmızı şeritlerle kaplanmakta,
ortaya faydalananlar için emniyetli alan yaratılmakta.
Geride kalanlara ise gerçek suçluları bulmak düşmekte.

Geçmeme isteğinin bu denli yüksek şiddetle seslendirilmesi de aslında bu nedenden.
Etikete kılıf uydurmanın,
fedakarlık adı altındaki sonsuz perdelik,
çokça monolog dolu oyunu.
Seyredeni ve alkışlayanı çok.
Fayda ise oyun oynanırken ince ince emilmekte.
İhtimaldir ki keyifle emilmekte.

Bu oyunda bir duygunun karşı taraf için feda edilmesi yok.
Var olan gerçek duyguların yarar sağlamak için kelimelerle öldürülmesi
ve bu cinayetten kazançlı çıkma isteği.
Lanet olası etikete bağlanma isteğinin değişik taktik varyasyonlarından birisi daha.
İnce bir istihzayla fısıldadı o an…

“Fedakarlığınız bol, etiketiniz yüce olsun”

Savaşın bir cephesinde görünen bu.
Vazgeçemeyenlerin bubi tuzağı.
Savaşı kazanmaya yetecek bir hamle mi bilinmez.
Bilinen o ki karşı cephenin de kendi hamleleri var ve bu hamleleri sıkça yenilemekte “vazgeçenler” cephesi…

Hayattan vazgeçenlerin en önemli özellikleri belki de
hayat tarafından hep kandırılmış olmalarıdır!
Her ne hikmetse hayat hep ucu zehirli oklarını onların tarafına doğru fırlatmış, çaresiz kalanlarında yapacağı tek şey hayata küsmek olmuştur.

Vazgeçilesi ve lanet olası hayat…
suçluyu ortaya çıkarmak o kadar kolaydır ki bu durumlarda
hiçbir teste veya hiçbir ifadeye gerek duyulmamaktadır.
Mutlu olabilen insanların içini burkan bir manzara.
İki grup arasındaki tek fark hayatın gruplara bakış açısı çünkü.
Hayat bir tarafa oldukca cömert diğerine oldukça cimri davranmış. Dolayısıyla da insana yapacak hiçbir şey kalmamıştır.
Duygulu bir senaryo, ama kötü bir senaryo…
yapılacak tek şey alıp başını gitmektir.
Ağlanılası, yazık dedirtici…

Bu manevrayla fedakarlık gösterisinde bulunanlara okkalı bir cevap verildiği sanılmaktadır.
Belki de öyledir.
Acıma duygusunun bu kadar yersiz kullanımı varken ortalıkta
galip gelindiği bile söylenenebilir.
Ama hangi kurallara göre galip tartışılmalıdır.

Elini eteğini çekiştirip bahaneleri ortalığa saçmak da aslında oldukça tehlikeli.
Yanlış aşıya vücudun yanlış tepkime vermesi ne kadar tehlikeli ise,
hayata yanlış bakmanın da tehlikesi o kadar.
Aslına bakılırsa ikisi de ölümcül.
Sorunda burada zaten yanlış teşhisin bilerek ortaya konulması
ve ölüm hakkının yaşama bırakılması.
Ölenin yaşam olduğunu zannedenler ya da en azından s
akat olmasını isteyenler bilmelidirler ki.
Zarar sadece insanoğlu içindir. Yararın sadece insanoğlu için olduğu gibi

Çokça sorulması gereken soru da tam burada hayat bulmaktadır.

Hayat en fazla ne kadar kötü olabilir?

Bu sorunun cevabının çok değişken olması gerekmektedir.
Soru sorana göre.
Ve herkesin bu cevabı kendi kendine araması gerekmektedir.
En ufak bir yardım bile kabul edilmemelidir ki gerçek ortaya çıksın.
Ne olursa, ne yaşanırsa, ne görülürse, ne bilinirse bir çıkış yolu aranmalıdır. Bulunmalıdır.
Savaşmamak kaybetmekten daha kötüdür çünkü.
Ve bilinmelidir hayat sırf bizle uğraşacak kadar boşta değildir.
Ara kaçamakları ise her türlü donanımla bezenmiş insanoğluna yetecek güçte değildir.
Gayretle cevap aranmalıdır.
Yazana söylenecek tek söz kalmıştır artık.

-Rastgele…

Vazgeçmek yada vazgeçememek kötü değildir elbette.
Söylenmek istenen insanların bu masum duyguları bu kadar horca kullanmamasıdır.
Aslında baştan beri söylenen de budur.
Ve söyleyen söylediği için huzurla doludur…

Bu yazının ilhamı
İngiliz Edebiyatçı William Sheaskpeare’in bir oyunundaki soneden alınmıştır. Şöyle der İngiliz Edebiyatçı;

“Her şeyden vazgeçtim, dünyadan geçtim ama,
Seni yalnız komak var ya o koyuyor adama.”

Bir keşmekeş bu kadar güzel anlatılabilir.
Belki de üçüncü cephecilere yol verenler bu satırların arasında ortaya çıkacaktır.
Denemeye ve başarmaya değer.

Cihan Kılıç Arslan
Kayıt Tarihi : 10.12.2007 12:08:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Cihan Kılıç Arslan