dağın eteği çakır keyif;
-ne zilli olur çengisi, sulu karında!
-zeybeği dört döner, bıraksalar işi tadında
-mantarı patlar; hayıflanmaz
kıskanmaz mı kardelen hiç, çeşnili sütleğeni?
-parmağını ısırır da, kimse inanmaz
çavuşa benzer ya kelindeki takkesi;
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Sayın Tiryakioğlu, tarzınıza alışıp ilk okuyuşta anlayabilmek için fazlaca şiirinizi okumak zorunda kaldım. Alışınca da ayrılamadım. Kutluyorum özgün tarzınızı, anlamlı şiirlerinizi. İzninizle, selamlarımı bırakırken, tam puanla antolojime alıyorum bu güzel çalışmanızı.
BU GÜZEL ŞİİRİ YAZAN YÜREĞİ KUTLUYORUM SAYGILARIMLA
Çok başarlı bir çalışma olmuş. Tebrik ediyorum. Listeme alamadığım için üzgünüm sanırım limiti dolmuş. Saygımla
Harika bir çalışma ..Gönülden kutluyorum.. Halim AKIN 10 PUAN+ANT
Herzamanki kadar güzel ve duygulu , akıcı güzel bir eserinizi okudum.Selamlar
Güzel şiir... severek okudum... yaşamın nesi varsa o varoluşun kendine özgü döngüsünü yansıtır bize...Kutluyorum. Tam Puamn ve sevgiler...
beneği kendisinden menkûl;
-tam teşekküllüdür uğur böceği,
-arap saçına dönerse dönsün işler;
-hiç takmaz!
Tebriklerimle, Şükrü Topallar
Çok güzel benzetmelerle süslü tabiat harikasını kendi içindeki doğayla buluşturan güzel şiirinizi tam puanımla kutluyorum..
Selam ve dualarımla..
Arap Saçında Bit Yeniği
dağın eteği çakır keyif; ne zillidir çengisi!
zeybeği dört döner, bıraksalar işi tadında
kıskanmaz mı kardelen, çeşnili sütleğeni?
-parmağını ısırır, kimse inanmaz
başçavuşa nasıl da benzer takkesi;
-beş köşelidir.
inat etme; yağsa yağmur bardağından,
-yerde gezer elmanın çürüğü,
-ne mutlu şu kurtcuğa, düğün bayram eder
sesi kısılan göğü de bilirsin;
-kuşağında pek uslu durur camgöbeği.
ömür boyu kölesi ya, tahta kovanda
kır çiçeğine mahpus değil mi,
-işçi arının masum dileği?
-zehrini saçtığı zakkum hokkası
sinemin çıkmazı yahut, ceylan yüreği,
-titreği sevinin, sağır sesi,
-bağrı delip geçtiği, mızrağı
-hep beni bulur!
beneği kendisinden menkûl;
-tam teşekküllüdür uğur böceği,
-arap saçına dönerse dönsün işler;
-hiç takmaz!
09.11.2009
Orhan Tiryakioğlu
------------------
Çok güzeldi Orahancığım, beğeni ile okudum. Tam şiir tadındaydı. Bir de ne işe yarar Sütleğen otu bilirmisin? Üzümler kurtulmak için sergilenmeden önce zeytinyağı ve soda karıştırılmış, sütleğen otu ıslatılmış su kazanına daldırılır yaş üzümler. Kurumaya bıraklınca, hiçbir böcek ve sürüngen yaklaşmaz, gezmez serginin üzerinden. Bir nevi doğal dezenfektan görevi görür ve altın sarısı renkğe dönüştürür kuru üzümleri. İnsana zarar vermez ve üzümlerde bir yıl müddetle asla bozulmaz.
Lütfen sayfama uğra ATATÜRK le ilgili yeni şiirimi de yorumla.
Sevgi ve taktirlerimle kutluyorum tat veren çalışmanı
Kemal Polatn ( tam puanımla)
Bu şiir ile ilgili 9 tane yorum bulunmakta