Osmanlı eli silah tutan herkesi askere aldığı için köyde hiç erkek kalmamıştı
Bir tarafta rus işgali
Diğer tarafta ermeni komitacıların katliamları
Mevsim kişin yeni başladığı dönem olduğundan kar yağmış yerde epey kar var ve hava çok soğukmuş
Babamın teyzesi AYŞE ve köyün tüm kadınları çocuklarla birlikte otuz beş kişiymişler
Ermeni baskınlarından ve rus askerlerinden korktukları için beş kilometre ötede olan başka bir köye sığınmaya karar vermişler
Gündüz gitmekten korktuklarından akşamı beklemişler güneş batmaya yakınken köyden çıkmışlar
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
ö yöreden olduğum için orada yaşananlar ve orada analatılan olayların başka bir boyutunu okuttunuz ...Nice teyzeler anne anneler nineler bu acıyı yaşadı soykırım diyenler buyursun bunun gibi hikayeleri okusunlar ...yüreğinize sağlık...Teyzenize tanrımdan rahmet diliyorum ....güçlü kalem başarılarınızın devamı
Üstad, oldukça ilginç ve sürükleyiciydi... ama malesef bu ve buna benzer anlatılan olaylar gerçek.
Dünya bizi bu konuda ne kadar anlıyor,ya da dünyaya kendimizi bu konularda ne kadar analatabiliyoruz.bu da tartışılır.
paylaşımın için teşekkürler, vefat edenlerin de ruhları şad olsun.
evet buna yakın birçok kıssa duydum ,okudum iki yanıyla acılar yüklü yürek burkucu olaylar faillerin ruh hali nasıl işler.
Etkileyici anlatımıyla güzel bir paylaşım.
Tebrik ediyorum sizi.
Benzeri olaylar o tarihlerde Ermeni kalkışması sırasında binlercesi yaşanmıştır. Killikya, Zeytin Ermenileri gerçek olayın geçtiği yörelerdeki Ermenilerden pek de farklı değildirler. Aynı durum Hocalı katliamında da görülmüştür.
Daha dün en yakın zamanda Karabağ Hocalı katliamını bir anımsayınız... O insanlar da Ermeni vahşetinden kaçıyorlardı...Çoluk-çocuk, kadın-kız, yaşlı, sakat demeden silahsız, savunmasız yüzlerce insanı kaçış yollarında ve buldukları yerde katletmişlerdi...
Bir gün tarih bunlardan öcünü mutlaka alacaktır... Ve tarih bunları asla unutmayacaktır.. asla....
'HEPİMİZ ERMENİYİZ'DİYE BAĞIRANLARA İTHAF OLUNUR...
TEŞEKKÜRLER CEBBAR BEY,SAYGILAR SELAMLAR
TARİH YAŞANANLARI ARŞİVLİYOR CABBAR ARKADAŞ BİR DAHA O ACI GÜNLARİN YAŞANMAMASI DİLEYİMLE ELİNE VE YÜREĞİNE SAĞLIK DİYORUM SAYGILARIMLA
Kadın sağ bebeği almamış çünkü o bebeğin kardeşi olduğunu karanlıktan anlayamamış.Kendi bebeğini ve kendisini zar zor taşıyabileceğini düşündüğünden onu alamamış.Üstünü örtmekle yetinmiş.Belki sağ kalır diye düşünmüştür.Öyle bir ortamda sağlıklı düşünemez kimse.Kardeşi olduğunu öğrendiğinde de yıkılmış .Çünkü kendi bebeği de sırtında vurularak ölmüş.
Yani her ikisini de kaybetmiş...keşke başkasının çocuğu demeyip de alsaydı...
İlahi tecelli öyle ki,kendisi de o yere yakın bir yerde ölmüş....sanki kaçtığı kaderine yeniden yakalanmış.Müthiş bir tevafuk bu..İlahi kudret.
...
Yalnız kadınları sırtında vuran bu Ermeniler insan olamazlar.İnanılır şey değil..!!!
Cehennemin en çok arzuladığı insan güruhu bunlar sanırım.
Hocam çok derin ve yaralayıcı bir hikayeydi.. Mekanı Cennet olsun
Saygılarımla.
anlamakta zorluk çekiyorum-kadın sağ bir bebeği almıyor mu?hikaye başka türlü olmalı diye düşünüyorum
GERCEKTEN COK ACI BİR OLAY ...YORUM KONUSUNDA YAPTIĞINIZ UYARI ÜZRE BİR ŞEY YAZMAMAYA KARAR VERDİM...
Bu şiir ile ilgili 30 tane yorum bulunmakta