“Kahramanlık destanları kapından murad alır
Seni zikretmeyen tarih fersiz ve yâdsız kalır”
Aralık
Eksi otuz derece soğuk, keserken düşlerini
Yığın yığın karları kucaklayarak
Gecenin titrekliğinde
En acıklı sahneleri yaşıyordu bedenin
Derin ormanlardan, uçurumlu derelerden geçiyorken
Ömrünün ayazında
Yüreğinin feryadını bırakıyordun
Dağın lanetli buzullarına
Vatan Vatan diye
Ölüm nağmeleri sessizce kuşatıyordu damarlarını
Hüzün kıvamında yoğrulan kelimeler
Dudaklarında buz tutarken
Istırap yüklenmişti omuzlarına
Yer beyaz, gök siyah
Kar fırtınası perdesini çekerken gözlerine
Zorlu bir imtihandır yaşadıkların
Zaman ve mekân cehenneminde
Çaresizliğe bulanmış hâline iç geçirdi melekler
Mevcudat ağladı sabahlara dek
Bütün mevsimleri kaplarken keder
Mehmet'imin alnına yazılandı, kader!
Destan gibi bakışlarınla
İmkânsıza doğru bırakırken izlerini
Ölümsüzlüğü güldürdün yeniden
Kapıları kapanmadan gönül şehrimin
Dare çekerim her sabah elemli geceni
Alıp götürüyorsun kalbimi acılar mahşerine
Soğuk, düşman süngüsüdür sanki
Saplanırken ömrümün parmak uçlarına
Göğüs kafesimde sızın var
Hükmedemez akıl, savrulduğum dehlize
Şimdi; Rabbimize tevekkül zamanıdır yiğidim!
Bütün kuytularımı doldururum garipliğinle
Katık ederim kar ve ekmeği bir de yüreğimde ki seni
Sizler, adı sanı kaybolan binlerce yiğittiniz
Yükselirken tekbirler ve dualarla gökyüzüne
Sizler, kim bilir nasılda içli içli gittiniz?
Mart
Kederli bakışlarımla yokluyorken sayfalarını
Bir mefkûre belirir önümde
Varlığımı unutturan
Sürüklenirim dur duraksız yolculuğuma
İhtişamlı zaferlerimiz nerede şimdi?
Bizi birbirimize düşman edenler kimdi?
Kitaplar dolusu ağıtlar birikirken ellerimde
Her aklıma geldiğinde fer doluyor dizlerim
Bu gün olmuş direnen yanımsın
Yaraların kanatırken içimde ki derelerimi
Ummanları çağırıyor, yaşlarımın oynaştığı gözlerim
Delirmişçesine koşarken bulutlar, ardın sıra
Seni anlatabilmek için göklerimde toplanırlar
Tükenir mi umutları Ay ve Güneş’in?
Bütün kuşlar her gün senin için kanatlanırlar
Yedi kuşak öteden gelen beyaz atlılar
Adımladığın yollarına seriyorlar izlerini
Dağlarımı aşam diye
Kavuşmak için
Adını yaşattığın sevgiliye
Dün, doludizgin akarken gayene doğru
Hakikâttin, baş üstünde taşırdın emanetini
Meyvesiydin olgunlaşan evimin
Ne hasret durdurabilirdi seni, ne de tuzaklar
Seni andığını, sana yandığını sahnelerle donatanlar
Deryalara at sürmeye uzaklar
Ben ki gök bakışlı dualarla geldim sana
Yiğidim!
Kapından duran bu garibini içeri alsana
Temmuz
Ey ülkemin pusatsız kahramanları!
Ey kavgamın muhabbet fedaileri!
Ey yiğit soylular!
Düşe kalka büyüdünüz Şark’ın ve Garp’ın kundağında
İbrahim’ce yüreğiniz var sizin
İhtişamlı yürüyüşümüzsünüz
Temmuz sıcağında geceye düşerken izleriniz
Musa oldunuz firavunlar önünde
Ürkütüyorsunuz sahte kralları yeniden
Sabahlarla görüşerek, müjdelerde buluşmaya
En büyük neden
Ey Anadolu’mun destansı yürekleri!
Bağımıza ektiğiniz fedakârlık tohumlarıyla
Gözlerimizde harman eyleriz dileğimizi
Rüyalarımıza, dualarımıza dokunacak hediye
Bütün kötülüklere okunacak reddiye
Cennet kokan toprağımızda
Amber kokunuzdur tüten
Her yanımızı sarmışken acılar mahşeri
Çıkmaz sokakları terk etmeliyiz
Göğsümüzün hayat damarlarında sıkışmalar var
Ferah feza sabahlarla
Issızlığımıza umutlarımızı söyletmeliyiz
Ey davasına sadıklar!
Yüreğimizi kanatlandırın yeniden ne olur!
Bendesiyiz yolunuzun
Ey vefanın örnek erleri!
Emin olun
Ardınızdan karşılayacağız gelenleri
Yolumuzu yolunuza bağladık
Yürüyeceğiz fecre kadar.
Kayıt Tarihi : 6.6.2024 22:39:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!