Çizgili yüzünde aynaların
An be an rüyalaşır bir kadın
Kızıl bir yalnızlığın rıhtımında salladığım
Gövdesiz ayak izleriydi zamanın
Artık altın kisveli hicrana çalar rengi
Güz sancılı hatıralarımızın
Ve “sarışın buğdayı rüyalarımızın”
Ziyaların siyahlara sürgün yolundayım
Kimliğimle benliğimin ortasında
Araftayım…
Durgun sularında yorgun ufuklar
Ayak seslerinde can çekişir vapurların
Hasta maviliklerin gözlerinde unuttuğum
Alınyazısıydı suda boğulan balıkların
Kahramanı sen oluyorsun bu tuz kokulu hikâyede
Eylül yanığı limanlarımızın
Ve “sarışın buğdayı rüyalarımızın”
Denizin maviyi son gördüğü virajdayım
Umudun ve inkisarın ortasında
Araftayım
Sarı ışıklarında ölgün akşamlar
Yeşil eldivenlerini çıkarır baharların
Ve mevsimin beyaz ölü kuşları kalır
Sararmış tırnaklarında bir çınarın
Paslı bir yaraya düşer gölgesi
Hüzün kisveli yaşların;
Ve “sarışın buğdayı rüyalarımızın”
Günlerin mevsimlerden uzun tarafındayım
Sabrın ve serencamın ortasında
Araftayım
Düşlerin nüshasına eklediğim masallar
Her akşam nüshaya çevirirken aslımı
Kendi tırnaklarımla ördüm her sabah
Dış kapı çığlında uyuyan karanlıkları
Şimdi ılık diz yaralarını sarıyorum
İlkbahar bereli tılsımların
Ve “sarışın buğdayı rüyalarımızın”
Yalanların içinde düşlerin dışındayım
Siyahın ve beyazın ortasında;
Araftayım
Mermer kanatlarında yekpare yılların
Ruhumdan bir beden uzakta büyür hatıralar
Gecenin avuçlarında erittiğim yıldızlar
Ölü doğan çocuklarıdır mehtabın
Anladım karanlıklar kurutmaz acısını
İçimde harmanlanmış sarmaşığın;
Ve “sarışın buğdayı rüyalarımızın”
Saatlerin içinde zamanın dışındayım
Uykunun ve rüyanın ortasında
Araftayım
Murgul/ 2 Nisan 2017
Özer AltayKayıt Tarihi : 4.11.2017 23:55:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!