Ufukdan doğan kızıl güneş şahitti herşeye,
Gözlerimin esiri olduğum an, göğüs kafesimi kırıp uçan güvercin.
Fırtınanın getirdiği yağmur ve dallarıma çarpan her bir kum tanesi.
Damarlarımdan akan kan, yüreğimde depremler yaratan volkanlar,
Ateşler içinde kalan tüm yaşanmışlıklarım.
Anlamsız dünyanın cennete açılan küçük kapısı çıktı karşıma,
Açtım, girdim ve kendimi mutlak huzurun tam ortasında buldum.
Her bir zerrem, doğuşumdan beri yaratılışımı gördü adeta,
Paslanmış kalbim, gümüş ellerin, yakut gözlerin karşısında,
Biçare.
Bütün dünyam, tek bir kelimeyle değişiyor şimdi,
Varlığım hayatın tam ortasında kendine kavuşuyor.
Ta ki, o en karanlık geceye değin.
Gördüğüm gözler, tuttuğum eller, mühürlendiğim yürek ve onca hatıra,
Hiçlikten yokluğa sürükleniyor.
Engel olamadığım büyük bir yıkım gibi,
Ne bir fırtına, ne bir deprem, sanki kıyamet.
Varlığını tüm benliğimle hissettiğim bedenim,
Yokluğun sessiz ve zamansız ellerine terk ediliyor.
Güneş tenimi yakmıyor, Rüzgar yüzüme çarpmıyor, soğuk ellerimi üşütmüyor,
Sessizlik cehenneminin tam ortasındayım şimdi.
Cennet ne kadar yakınsa, Cehennem de o kadar yakın bana.
Arafın mutlak hakimiyim artık. Ne bir adım geri, ne bir adım ileri.
Kayıt Tarihi : 12.5.2019 12:03:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!