Dumanlı vadilerde nihan durur gözlerin
Gamzen düşse geceme, Mecnun Leyla’yı bulur
Dar vakitlerde büyür, kırık dökük sözlerin
Bir cümlene aklımda Kehkeşanlar savrulur
Bana topraktan, taştan, bana yağmurdan bahset
Ben senin her sözünde deryaları bulurum
Gel doldur boşluğumu, bir damla vuslat bahşet
Sessizliğin içimde, sonu gelmez uçurum
Ellerin fosfordandır, ellerin göklerde kuş
Rüya perdelerimi titretir parmakların
Seninle başlar, biter, içimdeki her yokuş
Seninle anlamlıdır aydınlık şafaklarım
İpeksi dokunuşun silinmez eşyalardan
Göz attığın aynalar, ruhunun cilasıdır
Yıldızlı bakışların dökülür Süreyya’dan
Ardında taşıdığım gözlerinin yasıdır
Sana dair dertleri, derdime derman bildim
Sunaklarından geçtim münzevi bir edayla
Yaşadım varlığını, gönül pasımı sildim
Kendimi uğurladım kırılgan bir vedayla
Adın düşse aklıma, gökte yıldızlar akar
Uykusuz hayallerim, seni çizer her gece
Karanlık limanlardan bana ışıklar yakar
Dillerde kıskandığım, ismindeki şen hece
Gittin, taşlar eridi, alevlendi kâinat
Simsiyah bir lalenin kollarında İstanbul
Gezinsin aramızda o aydınlık hakikat
Yıkılsa da dünyalar, kanatlarıma sokul
Şiirdi son duruşun, ince bir daldı bende
Düşerken tutunduğum kanlı güldü yaşamak
Safiyane bir aşkın hicranı kaldı bende
Rüzgârına kapılmış, tozdu, küldü yaşamak
Kayıt Tarihi : 5.3.2022 17:21:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!