Hasırcı Bekir’in sesi yankılanırdı
Akbudak ya da Besni Caddesi’nde
“Erik eriiik! satılmazsa yiriik”
Kahvelerin önünde oturanlar takılır
“Kimin eşeği kaybolmuş Bekir dayı? ”
Bir de çerçilerin sesi sokaklarda
Yankılanırdı sabahın ilk ışıklarıyla
“Nar haa,heyirlik haa, mişmiş haa! ”
Atlara katırlara yüklü yemişleri
Buğdayla bire iki verirlerdi mişmişleri
Kapıya çıkardık canımız çekerdi
Narlar ekşi’ mişmiş sanki şekerdi
Bir tabak buğday verirdi anam
Bir tabak mişmiş ederdi
Eve gelir saya saya yerdik
Çekirdeğini de pek severdik
Şimdi ne o çerçiler geçiyor sokakta
Ne de Hasırcı Bekirin sesi
Duyulmuyor kara taşlı caddelerde
Ne o mişmişlerin kokusu kaldı
Ne de kasabanın narları
Yaz geceleri damlara yatak açılırdı
Yıldızlar bir bir göğe saçılırdı
Sırtüstü uzanıp yıldızları sayardık
“Havada nasıl duruyorlar acaba? ”derdik
Hikayeler anlatırdık yani uydururduk
Bilmeceler sora sora uyurduk
Güneş üstümüze doğardı erkenden
Aşağı iner uyurduk kaldığımız yerden
Sendelediğimiz olurdu inerken süllümden
Anam ocağı çoktan yakmış olurdu
Bir iki bazlama komşuya da gönderirdi
Sana yağı kahvaltımızın baş tacıydı
Peynir zeytin hasta ilacıydı
Sıcak bazlamaya sürerdik sanayağı
Üstüne yudumlardık şekrli sıcak çayı
Çantayı kaptığımız gibi doğru okula
Beslenme saatini dört gözle beklerdik
Öğretmenlerimizi okulumuzu çok severdik
Cuma Kırmaz’ın fırını vardı
Ekmekler o fırından gelirdi
Sadık emmi Seydi emmi girince sınıfa
Ekmeğin kokusu yayılırdı her tarafa
Mübarek yanına katık istemezdi
Yavan yemeye bile doyum olmazdı
Okul bahçemiz ağaçlıktı yeşildi
En çok sevdiğimiz dalda asılı zildi
“Ring ring “ çaldımı son defa
Çil yavrusu gibi dağılırdık dört tarafa
Kimimiz kaleye kimimiz çayıra yönelirdik
Hoplaya zıplaya sokakta eve gelirdik
Çantayı önlüğü fırlatıp bir yana
Kendimizi zor atardık tekrar sokağa
Gün batımı evimize dönerdik
Geç kaldık babamızdan azar duyardık
Sofrada anamıza yardım ederdik
Yemekten sonra tolanıp komşuda
Dizilirdik siyah beyaz tv.nin karşısında
Önce karıncaları ardından çizgileri
Kulaklarımızda hala o türkü ezgileri
Film başladımı soluğumuzu tutardık
Oturduğumuz yerde öylece yatardık
Sabah toplanırdık hep bir araya
Başlardık akşamki filmi anlatmaya
Pazarları gündüz sirk oynardı
Haftada bir gün film vardı
Bir iki de yabancı dizi olurdu
Topu topu hepsi bir kanaldı
Baharda açardı Halfeti gülleri
Seherde öterdi şen bülbülleri
Kar yağardı dışarı çıkardık
Bir tümsekte keyfince sıypardık
Damımıza kar yağardı babam sıyırırdı
Loğu alıp damı loğlardı
Çörtenlerin altına teneke koyardık
Onunla elimizi ayaklarımızı yıkardık
Evimizde odun sobaları yanardı
Gri dumanı gökyüzünü sarardı
Pamuk çirpisiyle ısıtırdık evimizi
Yinede komşuya duyurmazdık halimizi
Dizilirdi sıra sıra kara kazanlar
Bulgur karıştıranlar kova sitil dizenler
Komşu çocukları gelirdi eli tabaklı
Kimi güleç kimi sıkılgan ağlamaklı
Bulgur kaynasın diye ateş harlanır
Gelip geçene bir tabak buyrulur
Helke sitil hangil kova doldurulur
Bulgur kurutulurdu sergilerde
Ecim ayna asardı kuşlar yemesin diye
Kurutulup bir bir torbalara doldurulurdu
Varıp değirmene sıraya girilirdi
At arabasıyla alıp getirirdik çayıra
Yayardık bulguru yeşil bayıra
Rüzgarı beklerdi anam bulguru savururdu
İri bir tarafa inceyi bize ayırırdı
Kuzu simidi derdik biz ona
Küncülü doyum olmazdı tadına
Yaz Gelirdi karpuz kırmaya giderdik
Güz ererdi bağda üzüm keserdik
Arkadaşlarla toplanıp akşam üstleri
Çetin olurdu mahalle maçları
Mıçonun dükkanında balık otu alırdık
Karasuya gider balık tutardık
Karasuda balık tutmak büyük zevkti
En doyumsuzu orda pişirip yemekti
Karşıya geçmeye pek korkardık
Gürül gürül akan suya bakardık
Şimdi yaz geldimi cılızlaşır karasu
Kurur köprü ile Böçkenli’nin arası
Kadınlar toplanır duvar diplerine
Gündüzleri çekilir tüm mahlukat inine
Esen yeller çarpardı şamar misali
Sıcaktan hayvanların bir karış sarkardı dili
Soğuğu kuru soğuk poyraz eserdi
Okşamaz teni dövmez sanki keserdi
Kış geceleri sobanın etrafına toplanılır
Nohut kavrulur, bastık üzüm çıkarılır
Büyükler konuşurdu can kulağıyla dinlerdik
Anlatılan hikayeleri oracıkta ezberlerdik
Kış oyunları başkaydı yaz oyunları başka
Severdik sayardık aklımız ermezdi meşke
Cüce,hörrük,hılç,çizgi oyunlarımız
Akşama kadar dönerdi değmelerimiz
Telden arabamız çamurdan güllemiz
Dut çıbığındandı okumuz yayımız
Sakızdan çıkan fotoğrafları biriktirirdik
Yutmacına duvara vururduk
Çöllo’nun pınarında kamış keserdik
Uçurtma yapar yarışa girerdik
Az mı dolandı elektrik tellerine
Üzülürdük yenisini yapardık yerine
Yazı başka baharı başka güzeldi
Kışı başka güzü başka güzeldi
Saflığımı çocukluğumu alıp gitti
Gençliğimi gençliğimi çalıp gitti
Bir sende kaldı ahım
Dün vardım bak bugün yokum
Mehmet kaplan
Kayıt Tarihi : 8.1.2008 11:30:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Mehmet Kaplani](https://www.antoloji.com/i/siir/2008/01/08/araban.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!