Bu akşam eve dönerken bir virajda devrilmiş çok güzel bir araba gördüm. Hayallerimin hep bir kenarında olan cinstendi. Spor ve iyi donanımlıydı. Ve eve giderken hep o arabanın sürücüsünü düşündüm. O da gerçekten üzülmüştür öyle güzel bir arabayı kaybettiği için ancak acaba o arabayı kaybetmek istemiş miydi? Yada bu sabah evden çıkarken bu gün kaza yapacağı, hem de ortada hiçbir şey yokken arabasını devireceği aklına gelmiş miydi? Yol boyunca hep o adamı düşündüm.
Eve geldim neticede. Her zamankinden bir durak önce inmiştim otobüsten güzel ve oldukça ışıklı bir günde bahar havasını solumak güzel olur diye düşünmüştüm ancak gördüklerim bana verdiği üzüntü ve telaş bir ehliyet sahibi olmam kadar hayatımda istem dışı bazı devrikliklerin olmasından dolayı da beni etkilemişti.
Her zamanki gibi bir yemek yedim. Karnım doydu. Ağzımda güzel tatlar, karnımda ise yoğurt ve limonlu salataya bağladığım sesler vardı. Ancak o adam acaba bu gün en sevdiği yemekleri yeseydi nasıl bir tat alacaktı. Acaba bu gün eve geldiğinde evindekiler olaydan habersiz ona güzel bir sürpriz yapsalardı veya yapmışlarsa adam bunu nasıl karşılardı.
Ve nihayet beni bütün günlerin sonuna kadar bekleyen, geceleri gelmediğimde beni aldatmayan belki de hayatımda bana karşı hiç yanlış davranmayan yatağıma girdim. Uykusuzluk yine erkenden çilingir sofrasını kurmuş, o sofraya yakışan şarkılar söyleyemeye başlamıştı. Hiç yapmadığım bir şey yaptım. Annem bana yatarken sigara içmememi söylerdi hep ve ben yatarken sigara içiyordum. Çok anlık bir hareketle sigaramı söndürdüm ve doğruldu. Aklım kontrolüm dışında kendimi sorgulamaya başladı. Değişik kodlar, değişik frekanslarda dalgalar ve değişik gerilimlerle akımlar beynimde gezerken kendi kendimi durdurdum. Uzun zamandır bir türlü beceremediğim birşeyi yapmıştım. Ve kendimi sevgisiz bir hayata alıştırmıştım. Ve eve gelirken gördüğüm devrik araba ile devirdiğim sevgi yanım küllerini silkmişti ve içinde derinde de olsa bir ateşin varlığını göstermek ister gibiydi. Ama ben beni hem vareden hem de sıkıntılarımı oluşturan sevgiden daha doğrusu insana olan sevgiden artık çok uzaktım. Yazılmış sayfalarca yazıyı yakmış; söylenmiş anlarca-anılarca-sözü unutmuş ve yaşadığım bütün öpüşlerin, bütün anlamlı bakışların, hayat verdiği söylenilen bütün gülüşlerin birer hayal hatta yalan olduğuna güdülemiştim kendim. Ben kendi arabamı devirmek için çıkmıştım sokağa aylar önce ve haftalarca devirmek için uğraşmıştım.
Arkama baktığımda sevdiğim her şeyin bana bir parça olduğunu ve sevdiğim her şeyin benden bir parça kopardığını gördüm. Her sevgili uğruna karın ağrısı çekmeye, evde azar işitmeye, sınavları boş vermeye, gündüzleri geceleri beklemek ve her gece sabaha kadar ayı havada tutarken yorulmaya değerdi. Hatta uğruna her şeyi feda etmek istediklerim bile vardı. Ama artık hiç biri veya herhangi biri benim için hiç kimse idi yada herkes. Herkese kalbimde bir yer açmıştım ve herkesi çok sevmiştim en başında hayatın ve babama hep kızmıştım herkesi sevmediği için. Ama sonra herkesi çıkarmak zorunda kalmıştım yada herkes beni çıkarmıştı. Köpekler gibi sevgi aradım şehrin sokaklarında ama sevgiyi arayarak bulamayacağımı öğrenmek dışarda sevgi bulamamaktan daha çok üzmüştü beni. Şairler ben sevdiklerimden bir parçayım dediklerinde hep inandım onlara ancak ben; sevdiklerimi ben yarattım diyebiliyordum çünkü onlar benden çok şey almışlardı hiçbir şey vererek. Artık ne telefon mesajlarını beyaz bir kağıda imla yanlışlıkları ile geçirip sakladıklarım, çalışma masamın önüne ve duvarlarıma yazdığım bir sevgilinin bana yazdığı ve bana yazılan ilk dörtlük, ne annesinin de kullandığı ve benim onda çaldığım metal toka ne de anıları canlandırmaya çalışan fotoğraflar beni hayata daha doğrusu ve önemlisi sevgiye bağlamaya yetmiyorlardı.
Çok büyük bir değerdi artık benim için sevgi. Kalbimde sadece hayatımın ilk sevgileri vardı. Vatanıma, bayrağıma, ve aileme olan sevgim. Onlardan bile bazen karşılık beklemek istedim kendimce ve kendi kendime ama “hayır” diye bir ilahi güç beni durdurdu.
Yalnızlığım bana yanlış yaşanmış bir hayatı işaret ediyordu aynalarda. Ve öyle ki ben hayatımda bana ilk defa aşık olmuş biri ile birlikteyken bile yanlızlığı tattırıyordu. Sevemiyordum kendi kendime ve kendimle ihanet ediyordum ona. Eski sevgililerimden hiç olmadığı kadar pişmandım ve artık reddetmiştim sevmeyi, sevgiyi, aşkı. Artık şiirlerdeki kafiyeli söz dizilerinin önüne geçmeyecekti aşk. Sadece geceleri sulandırılarak içilecekti belki bir bardak çayla beraber sigaranın eşlik etmediği. Artık kendim için yaşıyordum. Ve madem kendim için yaşıyorsam artık sigara içmemeliydim. Geçmişteki hatalara ağlamak ve geleceğe gülebilmek için. Belki her gece içimi kemiren babamın bitmeyen sigarası için de bir örnek olabilirdim. Bir de iki üç yıl önce boğazlardan yağ gibi süzülen rakı artık geçtiği yerleri ya yakıyor, eritiyor yada tıkıyordu yada artık tekel rakı yapmayı unutmuştu.
Sevdiklerimin hiç birine mutluluklar dilemedim. Dilemem gerekir miydi? Bilmiyorum. Benimle yaşanmayacak bir mutluluk için tarif vermek bu mutluluğu yaşayacak olanlar için hem saygısızlık hem de benimle mutluluğu paylaşmayan birine fazla değer vermek olurdu.
Hayatım bundan sonra sevgi üzerine kurulmayacaksa ne üzerine kurulmalıydı. Tabii ki iş ve eş ikilemesinde ki diğer değişken iş idi. Ama o gün okula gittiğimde hoca işinizi sevin diye bir cümleyi noktaladığında aklımı yitirmek üzereydim. O andan sonra saatler yine 60 dakika idi ancak yelkovan 12’den 6’ya yokuş aşağı 15 dakikada; 6’dan 12’ye yokuş yukarı 45 dakikada gidiyordu ve bu dengesizlik artık yaşamın sona erebileceğini işaret etti bana defalarca. Ancak bütün bu sıkıntıları ne olursa olsun diyerek ve her şeyi göze alarak yaptıysam yenilgiyi kabul ederek maçtan çekilmek yanlış yaşanmış hayatı yanlış bitirmek olurdu. Ama “bari”doğru bitirme sevdası ile yaşandı bir çok gün. Her kurulan cümlede “ben” öznesini kullanmaktan korkan; artık kükreyemeyen; çok güzel deseni ortasında ve büyük masa örtüleri gibi katlanarak masaya konulduğu için deseni görülmeyen; her hüzülü şarkıda kendini, her şarkıda hüznü bulan ben vardım. Yarına ümitle bakmak gerektiğini anlattığım insanlar bu desturla hayat yolunda bende çok öndeydiler artık, ve ben o desturu çoktan kaybetmiştim. Narkozda yaşıyor gibi hissediyordum kendimi daha doğrusu hissetmiyordum. Herkesin acısını ve hüznünü paylaşabilirdim artık hissetmeden o acılara ve hüzünlere ortak oluyormuş gibi görünerek. Ve yarım kalmış bir şeylerin varlığı içimde hayatımda ilk defa ölümden korkmama sebep oluyorlardı. Sevdiğim az sayıda-eskiye göre- insanın ölmesinden ve kendi ölümümden daha çok korkar olmuştum. Sanki o yarım kaldığını düşündüğüm şeyleri tamamlamak ister gibi sanki tamamlayacakmışım gibi geliyordu her gördüğümde sevdiklerimi. Bir dramın çok güzel bir oyuncusu olmuştum. Senaryo kötüydü ama ben çok güzel oynuyordum.
Her şeyden bir sonuç çıkarma isteğim; var olduğum günden itibaren bir alışkanlık belki bir huy ve belki de bağımlılıktı bende ama artık sonuç çıkarmak istemiyordum, sonunu seyirciler tamamlasın filmlerini çok karşı bir karakter olarak. Çünkü ben bu hikayeye sonuç çıkarmak isterken başlamıştım.
16.05.2003 00:39:32
Cem UçarKayıt Tarihi : 12.6.2003 19:22:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!