Kalabalıkla beslenen, gürültüyle yoğrulan, mutlu, mutsuz kimi gülen yüzleriyle, kimi hüzünlü bakışlarıyla oradan oraya yürüyen, koşuşturan çeşit, çeşit insanların geniş kaldırımların çiğnediği, koskoca caddelerin arasında sıkışmış ve bir bilseniz ne yaşanmışlıklara şahit olmuş yorgun bir ara sokağım ben…
İlk ben duyarım sabahın erkenin de derinden gelen ayak seslerini. Anlaşılmaz bir telaşla başka, başka yönlere koşuşturur insanlar üzerimde, Uğultuları karışır yeni başlayan güne.
Çeşit, çeşit yüzler görürüm kimi çileli, kimi kederli, kimi gülen, kimi de asık yüzler görürüm hayata asılmaya çalışan…
Bazen gelir geçer insanlar üzerimden beni çiğneyerek.
Kimine göre gelip geçilen, kimine göre de çıkmaz bir sokak. Ama asla yalnız kalmayan, mutlu ya da mutsuz birçok dosta sahip bir sokağım ben.
Yağan her yağmurda suların sel gibi aktığı, kar yağdığında ise insanların buz tutmuş parke taşlı zeminim de kayarak düşüp kalça kırdığı hafif yokuşlu bir sokak…
Çocuklarım var benim,
Kışın daracık, buz gibi kaldırımlarımı yatak yapıp, kartondan yorganlarıyla uyuyan Adım’ı almış çocuklarım var…
Dedim ya! Benim gibi sokaklardan başka kimsesi olmayan, bazen soğuk ta olsam altlarına yatak olduğum ve öz evlat gibi sevip bağrıma bastığım çocuklarım var benim…
Birde yırtık pırtık elbiseleriyle oradan oraya koşturan, tel arabalarıyla oynayan, çember çeviren afacanlarım var, ne de mutlular çünkü çocuklar.
Kimi şaraptan, kimi rakı’dan kimide aşk’tan kafayı bulmuş oradan oraya sallanan sarhoşlarım var benim…
Kavgalarım var bazen de hiç bir tarafında olmadığım.
Ama! Hep içerisinde olduğum kavgalarım var…
Yıllardır taşıdıkları yükten yorgun düşmüş, birbirine yaslanmış, bacalarından kara duman tüten evlerim var üzerimde. İçlerinde yaşayan yaşlısıyla, genciyle mutlu mutsuz bir sürü insan… ve onları asırlardır üzerimde taşımaktan yorgun düşmüş ben, Yorgun ve daracık bir sokak.
Evet! Kimileri için dar bir ara sokak kimileri için de çıkmaz olurum bazen. Son kez girdikleri içimden bir tahta kutu içinde çıkarlar ancak. Son çıkışları olur bu son gidişleridir bir daha dönmemek üzere. Hüzün’lü olur böyle günler. Susarım ve beklerim, o an yeni doğmuş bir bebeğin ağlama sesini duymak isterim. Ve yeniden yeşerir umutlar yeni bir hayata doğru…
Akşam olduğunda yosmalar tutar köşe başlarımı… Eskimiş tahta direkli, fersiz kalmış kendini bile zor aydınlatan lambamın altında bekleşen yosmalar. Gelen geçen çoğalır bir anda değişik yüzler gezmeğe başlar dar kaldırımlarımda, saat, saat değişir davranışlar, önce sohbet sonra gülücükler ve kahkahalar derken alkolle karışık başlar dağılmalar ve ufak tefek kavgalar gelir ardından. Bana da izlemek düşer sessizce her yanından. Sonra el ayak çekilir ve herkes çekip gider, soğuk bir sessizlik çöker
Her yanıma. Ve yine bana yalnızlık düşer…
Ah, ah Ne yalnız kalmışlara arkadaş oldum ben. Bir kenarıma çöküp ağlayanların gözyaşlarını içtim yıllarca. Ne Aşık’lar gördüm yüreği kan revan olmuş acıdan kıvrım, kıvrım kıvranan, efkara, kedere, acılara mahkum olmuş ne derbederlere arkadaş oldum… Acı çektim onlarla birlikte, Delisi vardı mekanı mın berduşu, serserisi, sarhoşu vardı, efendisi vardı. Berduşuyla berduş Sarhoşuyla sarhoş, efendisiyle efendi oldum. İşte dile geldim sonunda ve anlattım sizlere yıllardan beri şahit olduğum yaşanmışlıkların bazılarını…
Artık bekler oldum sonumu, Biliyorum bir gün iş makineleri gelecek önce dozer’ler yıkacaklar her yeri, sonra greyder’ler süpürecekler kırık parçalarımı… Aynı! Tahta kutuya girip hiç dönmemecesine giden dostlar gibi, bende çelik kasalı kamyonlara binip gideceğim hiç dönmemecesine.
Belki yerimde taş binalar yükselecek acımasızca gökyüzü nü delecek. Beklide yeni bir cadde olacak eski yerimde…
Ve hatırlayanlar anacaklar belki beni, Eskiden dar bir ara sokak vardı burada diyecekler
Dedim ya! Ben caddelerin arasına sıkışmış bir gün yok olmayı bekleyen asırları devirmiş daracık bir, ARA SOKAĞIM…
Namık SALİH…
Namık SalihKayıt Tarihi : 14.12.2010 18:11:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!