Çıkar dünyası bu dünya, alacak verecek hesaplarının içinde yoğrulup kalmışız aslında. Gelip geçici hevesler ve gıpta ettiğimiz sahtelikler. Yalandan sevmelerle kandırdığımız yürekler, ihanet ettiğimiz aşk, erkek ve kadın fark etmeden, kendimizi sattığımız pazarlar. Hayatın standı kurulmuş sokaklarda ve her yaştan insanlar satılmakta, yalan etiketlerle. Kimin fiyatı kimden yukarıda olacak? Kim daha çok rant sağlayacak? Kim kimi kazıklayacak? Kim kimi aldatacak? Kim kimin arkadaşına sarkacak? Bitmez ki bu rezalet örnekleri. Bir de karşına geçer bu tipler, yalan bir utanç ve ar damarı takınarak alınlarının ortasına insanım diye geçinirler. Ne demek geçer içimden bilir misiniz? Yuh be! Senin adamlığına…
Amiyane kelimeleri sarf etmeyi pek sevmem aslında ama, zaman zaman sadece bu dilden konuşmak gerekiyor hayat sahnesinde. Bazı oyunların sadece sokakta oynanabildiğini öğrendik hepimiz. Benim kadar, sizler de bilirsiniz reel ve sanal dünyayı. Sanaldan reele geçen insanlar vardır, reelden de sanala tabi ki. Güvenmek ister insan, dost bilmek, arkadaş edinmek belki de hayata yoldaş. Şans der geçeriz bazen, şanssızlığımıza ama. Aslında dostlar, ben bu işler de iyi şans da görmedim ya bu güne kadar, neyse. Bir elin parmağını geçmez iyi olanların sayısı. Gelelim meselenin özüne, indikçe inelim derine ki; herkese ibret olsun. Kulaklara küpe olsun.
Yorgunum, bahar geldi, silah kullanmayı öğrenmeliyim bu yaz
Kitaplar birikiyor, saçlarım uzuyor, her yerde gümbür gümbür bir telâş
Gencim daha, dünyayı görmek istiyorum, öpüşmek ne güzel,
düşünmek ne güzel, bir gün mutlaka yeneceğiz!
Bir gün mutlaka yeneceğiz, ey eski zaman sarrafları! Ey kaz kafalılar! Ey sadrazam!
Dikensis gül bahçesimi istediğin?
Yaşadığın dünya canım...
Her türlü engebesi olacak elbet..
Kafayı kullanmaktır benim anladığım...
Ertan
Çok güzel melek olmaya layık bir insansınız.
Hayatın bize getirdikleri olduğu kadar götürdükleri de var. Saygıyı yitirmeden, edep içinde yaşamak çok zor olmasa gerek aslında. Her şeyin hatırını ve kıymetini bilmek gerek. Ar damarı, bu kavramı öğrenmek ve öğretmek gerek. Ne yaşanırsa yaşansın, edep içinde yaşanması gerek. Kaybedince hırçınlaşıp
Korkmak ne demekti…
Korkunun şiddeti neyle ölçülürdü? Canlı en çok neden korkardı? İnsan korkuyu nasıl tanıdı? İnsanın en çok korktuğu neydi veya insandaki korkusuzluk korkusu muydu korkmayı içine alan?
En şiddetli korku yalnızlık mıydı?
Yalnızlaşıp ıssızlaşmak mıydı insanın içine oturan?
Yalnızlaşmak gitmek miydi? Terk miydi çaresizliğin tek sebebi?
Belki sevmekle başlayan ıssızlaşmanın içinden çıkış…
Neden sevilirdi insan, kendinden başkası tarafından veya kendinden çok bir başkasını severek yalnızlaşmak mıydı iç dünya savaşı?
Belki de korkunun nefes almalara engel oluşu buydu…
Bense en çok seni sevdim yar…
En çok senin için korktum…
Hayatı ayak parmak uçlarıma basarak yürümemin sebebi de sendin be yar… Sendin…
Senin için geceler, günler boyu korktum…
Seni sevmekte yetersiz kaldım diye de çok korktum be can…
Senden aldığım en çok hediyeler bu korkulardı be canım…
MUSTAFA YILMAZ
ANT+10
hakkı anlatmak ve dinlemek kadar güzel bir şey var mı? çok teşekkürler ablacım:)))
Gelip geçici hevesler ve gıpta ettiğimiz sahtelikler. Yalandan sevmelerle kandırdığımız yürekler, ihanet ettiğimiz aşk, erkek ve kadın fark etmeden, kendimizi sattığımız pazarlar. ne kadar doğru söylemişsin Sayın Mavi Sihir,sahte her şey o kadar sahteki...ellerdeki dostluğun kıymetini iyi bilmeli...
Bu şiir ile ilgili 4 tane yorum bulunmakta