Çanakkala Savaşı'nın da içinde bulunduğu Birinci Dünya Savaşı’nın başladığı 1914 yılında, İngiliz ve Fransızlar dünyayı kendi aralarında adeta parsellemişlerdi. Din ve milliyet ayırımı gözetmeksizin dünyanın hemen her yerinde çeşitli devlet ve milletleri sömürgeleri altına alarak kendi aralarında adeta bir yarışa başlamışlardı.
Bu sömürge bölgelerindeki ekonomik değerleri sömürürken, savaşla birlikte insan kaynaklarını da savaşta kendi saflarında kullanmaya başlamışlardı. Dünyanın çeşitli yerlerinde kurdukları askeri eğitim kamplarında gönüllü (!) olarak askere aldıkları sömürge bölgelerinin gençlerini, eğiterek cephelere sürüyorlardı. Bu kamplardan belki de en önemlisi, Mısır’ın İskenderiye kentinde kurdukları askeri eğitim kampı idi.
ÇANAKKALE'DE BİZE KARŞI SAVAŞAN ASKERLER
İngiliz ve Fransızlar, Avustralya, Yeni Zelanda, Hindistan, Nepal, Afganistan, Afrika, Kanada ve diğer bölgelerden gençleri toplayıp, eğitip savaş alanlarında kendi menfaatleri için kullanıyorlardı.
Ancak hemen belirtmemiz gerekirse, “Gönüllüler Orduları” adı altında topladıkları bu gençlere ve ailelerine karşı çeşitli hileler kullanarak, onlara doğruyu söylemiyor, yalan ve şantajlarla kandırıyorlardı.
Haberleşme tekniklerinin son derece ilkel olması, insanların kültür seviyelerinin de henüz çok gelişmemiş bulunması, bu tür hilelerin ve asılsız propagandaların kullanılmasını çok kolaylaştırıyordu. Batıda Almanların karşısındaki cepheye ve Çanakkale'ye getirdikleri gençlere, adeta tatile gittikleri, tatlı maceralar yaşayacakları, Avrupa’nın medeniyetini ve güzelliklerini tanıyacakları, şeklinde cazip yalanlar söyleniyor, gençler ve aileleri özendiriliyordu.
Bir aşk kadar zehirli,bir orospu kadar güzel.
Zina yatakları kadar akıcı,terkedilişler kadar hüzünlü.
Sabah serinlikleri; yeni bir aşkın haberlerini getiren
eski yunan ilahelerinin bağbozumu rengi solukları kadar ürpertici.
Öğlen güneşleri; üzüm salkımları kadar sıcak.