Bir Pazar sabahı…
Yine Antakya’dayım yıllar sonra..
Doyulmaz bir güney akşamından
Devrolmuşum sabaha.
Ama artık o sabahlar
Benim bildiğim sabahlar değildi.
Her şey de değişmişti.
Her şey yoktu artık yerli yerinde;
Gülen yüzlü dost manzaralar.
Yürüdüm otelden dışarı,
Ara köprüden, Köprübaşı’na çıktım.
Dostların sıcaklığı içimde.
Bir baştan bir başa dolanıp durdum.
Parka girdim salkım saçak..
Nerde dedim şimdi o
Üzerinde sallanılan salıncaklar
Somurtan resimler, küskün tavırlar
Birasına hokey oynanan dostluklar.
Zaman süpürüp götürmüş hepsini.
Asi nehrini selamlayan
O köprüyü geçtim parkı çıkıp…
Haftalardır su çektiğim Kültürpark’tan,
Asfalt yokuştaki o evi aradım.
Minik kızımın,
Her işe gidişte köşeyi dönerken
El salladığı o dost ev
Bir beton yığınına yenikti belli.
Herkes, her şey bir yabancıydı.
anısı kalan gözlerimde...
Yoktu artık hiçbir şey yerinde.
Habuneccar Camii’n ordan
Girdim dostun çıkmaz sokağına.
Kapıdan, sormak üzereyken
Bir yabancılaşmanın tutsaklığında
Döndüm gerisin geriye bir tuhaf.
Ordan, girdim Uzunçarşı yoluna.
Ağız dolusu güldüğümüz akşamlar
Şimdi nerde dedim kendi kendime…
Ellibir oynadığımız bahçeli kahve
Duruyordu işte hâlâ yerinde.
Anıların sarmaş dolaş sarhoşluğu
Bir tuttu ki bankanın önünde…
Yüreğimin ıssız kumsallarını
Talan eden deli dalgalarcasına,
Kızgın sularıyla dövüyordu zaman.
Titriyordu yakamozlu dalgalar…
Geçmiş yılların tortusunda
Baş edilmez bir hal almıştı artık,
Sersemleyen bir yüreğin tsunamisi.
Tatlı bakışınla süslenen
Güzel gözlü gülümsemelerin senin.
Camın ardındaydı sanki hâlâ...
Ay doğarken yüzünde
En bakir fısıltılarını söylüyordu kumsala.
Vurgun vuran yılların esintisinde
Savruluyordu hatıralar orta yerde…
Silip silip tozunu aldığım.
Bir eski resim gibiydi anılar…
Gözlerinin sabah güneşine
Gizlice tuttuğum yüreğimi.
Keşke daha çok tutsaydım dedim.
Tutsaydım keşke daha çok…
Şimdi keşkelerde boğulmasaydım...
Diyemedim sevgilim diyemedim...
Bilemedim zamanın
Bu kadar acımasızlığını
Bilemedim.
Sonra, her akşam ister.
Düşen bir tel gibi
Savrulaydım saçlarından yerlere.
Her akşam sen giderken,
Ben paramparça kalaydım ardında.
Eski Antakya sokaklarında
Yöneldim ilk eve.
Her gün işe gidip geldiğim
Yokuş yukarı sokaklarda yürürken
Bir dost yüz aradım zaman takviminde
Bir selam, tanıdık bir ses.
En sonunda,
Buldum son deminde Kemal Ağa’yı.
Bakkal dükkânının önünde.
Bir şiire verdim bütün sırlarımı.
Yapılmamış resimlerin,
Duyulmamış şarkıların ezgilerine.
Anılarda yitirdim sesimi.
Asi’nin sularına karışan duygulara,
Söz geçiremedim sustum…
Bir not da bıraktım
Onun boş masasına
Sonra düştüm Çukurova yoluna.
*(Gurbet Eli/Günce Yayınları/Aralık 2022/76 sayfa)
Cumali KarataşKayıt Tarihi : 10.8.2015 00:58:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Anıların sarmaş dolaş sarhoşluğu
Bir tuttu ki bankanın önünde…
Yüreğimin ıssız kumsallarını
Talan eden deli dalgalarcasına,
Kızgın sularıyla dövüyordu zaman.
Titreyordu yakamozlu dalgalar…
Geçmiş yılların tortusunda
TÜM YORUMLAR (1)