Ayaz ayaz olalı hiç yakmamıştı bu kadar yüzümü,
Hiç işlememişti Ankara’nın soğuğu içime bu kadar,
"Son" baharın 1938’de kaldığını fark etmemiştim şimdiye dek
Sirenler… Türk milletinin kara gününü işliyordu ilmek ilmek takvimlere.
Sesin kulaklarıma bir cızırtılı plaktan doluyor:
“Selanik, Selanik… Viran olasın.”
Ah oyalı al yazması,
Başında da ak duvağı,
Ne de güzel gülüyor,
Cennet orada saklı.
N’edem ben n’edem ben
Sen ölürken vatan için
Issız bir dağ başında,
Yahut kent meydanında,
Belki evine gitmene birkaç saat kala
Kaşının kenarından kan sıza sıza
Duyulmayacaksın.
Gün batar ayazlanır,
Ay tepeler’ dolanır,
Yavrum toprak altında
Boş beşiği sallanır.
Oy boş beşik, boş beşik,
Uçurtmamı vurdular
Kanadını kırdılar
Allı morlu topacımı
Oduncuya sattılar
Dur etmeyin demedim
Anacığım,
Toprak kokan ellerinle
Ve sımsıcak yüreğinle büyüttüğün yavrun
Elinde silah,
Koşarken dağ başında bir katilin ardından
Amonyum nitrat bileşikli bir bomba ile parçalara ayrıldı
Bu yolun sonunda şan ve şeref var
Gidip de dönmeyen nice aslanlar
Utansın dönüp de harpten kaçanlar
Vuruşurken cephede kahraman canlar
Ölümden ötede köy var kardeşim
Benim babam hep otuz yaşında,
Bir dağ başında, kaya kovuğunda,
Parmağı tetikte, gözü yarında,
Sızıyor kanı toprağa damla damla.
Benim babam hep otuz yaşında,
Bir anamı sevdim
Bir vatanı sevdim
Ölesiye.
Anamla kazandığım canı
Vatan yoluna serdim
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!