Annenin Sesi Şiiri - Ayla Abak

Ayla Abak
5

ŞİİR


3

TAKİPÇİ

Annenin Sesi

Bir masal ki zaman doğuran asuman yarılır kederinden
Çatlar toprak misali kuruyan kuşkanadından
Sağır dağlar dizilir aman vermez fırtınalar tayfunlar sam yelleri şehrinde bir ana
Başı eğik dinlerse yavrusunu…

Dayanıp vardığımız limanlarda sâri hastalıklar /teknelerde telâşe
İzin vermez dalgın suya bırakıp yüreğimizi ağır ağır çalkalanmaya
Derin rüyalara dalmaya inci çıkarmaya düşlerden kala kala
Paslı bir zincir arttı yosunlu definelerden…

Bir soru ki, işareti zifir kara gecenin içinde bir kuyuda çıkmaz
Elimde yüzeyinden taşan yazılarıyla kâğıt/ havası acı hastanede
Bir ağıt düzer: Yalnızlık
Ana, canı hasta
Beklerken…

Bir yalan ki geçip gidecekleri kırık masasına yaymış yavrum
O balonlar, şekerlemeler, konfetiler düşecek
Savrulacak rüzgârından dönüşünde dünyanın
Ne diye kandırır seni oyalar
Üç beş deli hayal için
Yerinde durmaz çekirge, hacı yatmaz öfkeler gülümseyişler
Hep boş…

Sen evladım
Diş bilediğin acının önünde gemi çekilmiş at gibi gerilerken
Önündeki uçurumdan kayan taşları eğilip gördüm ben
Gezen yılandan kıvraklığın hesabını sordun
Niye benim ellerim tutmuyor diye
Sen evladım dalın kırığında bir damla kan aradın
Acısın canları benim canım yanmakta madem
Sen evladım peki, soğukta simitçinin o kırmızı burnuna niye ağladın?

Çığlık atsın istedin martılar
Kızılca kıyamet kopsun
Dalga kan sarhoş oltalar dolansın birbirine ipleri kuklaların çözün bizi diye yalvarsın istedin Bir sen çözümsüz kaldın diye karışsın her şey kaybetsin yolunu istedin
Omuzlarında örs taşımayan herkes düşmanındı senin…

Sen evladım gerip yüreğini kurtardın ağlarda gezer sinsi örümceklerden
Bir diş izi kalmış belleğinde zehri süren
Ben senin hem iki yanında hem arkanda hem önünde beklerken
Ateş mazgallara atıvermek için senin yerine kabul edilirse ömrümü
Orada inatla bekleyen sinsi canavardan korkmam
Kendine ad seçmiş ölümü
Korkmaza ondan ne zarar/ öbür yanda Allah var oğlum…

Tutsak eden ne varsa yakmalı meydanlarda
Ruhu nabzından tutup kavrayan kürelere gömen üçgenlere geren ne varsa senden
Dilini acı kılan kelimeyi söküp atmalı zihninden
Gök ayna taşıyan alnında ey oğul hürlüğünden ne kaldıysa toparla/ yeniden…
Seni sıkan mengene
Kerpeten dilli sorular zihninde kemirgen/ uğraşıp durur bu ağrı ne?
İtip kakar /at bunları bak dünya gök kuşağı kay gitsin ötelere/ diye
Yok, işte yavrum büyüse de küçük yavrum beyaz tenlim sarı saçlım
Öyle değil felek dili
Kandırırlar seni onu
Oyalayan şarkıya bak nasıl akan nehre karşı
Çekiyor yırtık küreklerini
Tekne su alırken nasıl/ başka taraflarda oynuyor oyun
Ömür dediğin üç beş günlük bekleyiş kalabalık durakta
Sıçrayandan üstüme/ bana ne
Gürültüden dumandan kırık matkap seslerinden
Münezzeh bir yükseliş var öteye
Sen bilirsin yataklarda kor ateşte yatarken esti alev senin yüzünde
Yüzleştin tanıştın elemle de
En çok onun kolu kırık
Yok olup gidecek az sonra
Sen öyle mi/ sana sonsuzluk/ sana armağan erimez/ kapıları arala…
Bir rüya ki aralık duran perdeye iyice bakacak olsan
Işığı gözlerini sonsuz mavi yapacak
Kevserler olacak gözlerinde/ altlarında ırmaklar akan mesireler/ köprüleri nurdan
Ağaçlarında iri meyveleri gülümseyen sarkan ağır incirler/ yakut narlar/ akik zeytinler…
Bunlar ne ki sana en büyük gülüşler, gül üstünde bülbüller, yeşil kursaklı turnalar
Beyaz atında hiç koşmadığın ovalar
Kartal yuvasından uçuşlar
Bunlar ne ki yeşil libaslı yardımcılar her sendelemede/ hiç tanışmadığın dostlar/ bunlar ne ki/ bahar çiçek yığınları birer avize tavanında/ bunlar ne ki/ yelken açıp gitmeler/ ne ki bunlar…

Sema sonsuzluk diliyle ufuk tadında şarkılar yollar sana/ anaya
Acılanma daha/ ne hacet koy gitsin ömrünü suya, susuşa…

Ayla Abak
Kayıt Tarihi : 2.3.2007 15:45:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Mehmet Pekol
    Mehmet Pekol

    Ne diyeceğimi bilemiyorum, gerçekten harika... Bütün güzel kelimeleri kullanmışsınız bana tebrik edip öykünmek düşüyor.

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (1)

Ayla Abak