Merhaba Oğlum,
Seni gidi yaramaz, neredesin sen bakim? .. Merak ettim be oğlum. İnsan annesini arayıp sormaz mı? Ne gece varsın, ne gündüz...ne hayaldesin, ne gerçektesin, neredesin…
Postacı kapımı çaldı az önce. Şaşırma sakın burada postacı diyoruz dua getiren meleklere...Sana yolladığım bütün dualarım geri geldi. Seni bulamamışlar oğlum! Çok üzüldüm acaba başına bir hal mi geldi diye…yüreğime inecekti nerdeyse. Şimdi bu satırlarımı sana ulaştırabilecek olan her kimse inan ki iyilik meleklerimden birini vereceğim ona.
Sabah Yedi'de uyandın bugün. Fırından ekmeğini aldın, sıcacık mis gibi. Yine yumurta kıracaksın tavaya. Yanına patates kızartması ve yanına çay. Hiç değişmemişsin. ''Sensiz çayım zehir anne'' dediğin o hastane günleri geldi aklıma. Sahi benim kartopum, küçücük yavrum, hala zehir gibi mi çayın? Ah! Benim kadersiz yavrum.
Ha, hasta falan da değilim merak etme. Kollarına yaslanıp son kez senden ayrıldığım gün var ya...hani bana çok güzel dualar etmiştin...işte o huzuru anlatamam, müthiş bir mutluluktu. Yeniden hayata başlamış gibi oldum o an. Seni de biraz korkutmuştum o gece ama özür dilerim. Gelip geçici bir korkuydu biliyorum. Hazırlıklıydık ikimizde, saati saatine değil mi? Bizden başka herkes şaşırmıştı....uzun hikaye…
Neyse, ne diyordum, hasta değilim. O geceden sonra bir daha hastalanmadım. İnanamazsın oğlum vallahi ne nefesim daralıyor, ne de kriz. Çok şükür iyileştim. Of! Neydi o bütün bedenimi lime lime çürüten ilaçlar, iğneler...Seni düşünüyorum hep. Her gece, ''ah'' derken yanımda oluşunu hiç unutamıyorum. Adeta benimle beraber paylaştın acılarımı. O yüzden çok üzgünüm oğlum. Hiç belli etmemeliydim sana. Ruhumun yarısını bıraktım o yüzden. Onu yanından ayırma...
Bir gün hayata gözlerimi yumduğumda gözlerim açık gidecek demiştim. Herkes dağılacak paramparça olacaksınız. Senin elinden tutamayacaklar. Seni Yusuf gibi dipsiz kuyuya atacaklar. Seni yalnız ve çaresiz bırakacaklar. Hayat kavgası dedikleri boş çırpınışlarda senin varlığını anımsamayacaklar bile. Dertleri, sıkıntıları madde olacak ve maneviyatı unutup olabildiğince bencilleşecekler demiştim, hatırladın mı? O gün geldiğinde hep beni hatırla, sakın ola ki inancını yitirme demiştim. Şimdi bakıyorum ki o gün çoktan girmiş kaderine. Fakat, onlar bir şeyi unuttular oğlum. Beni. Bir annenin ebedi sevgisini unuttular. Her ne halde olursa olsun anneler yavrularını unutmazlar. Her uykuya daldığında, sabah uyandığında, ve gece tekrar yatağına uzandığında beni duyacaksın, hissetmeyeceksin bazen. Dualarımla hayırla başlayacaksın yeni doğan her güne. Hani bazen ellerini ovuşturup ‘avucumun içi kaşınıyor’ diyorsun ya…ben gıdıklıyorum ellerinin içini. Bazen kulakların çınlamıyor mu? Bazen gözlerini sabitleyip dakikalarca bakmıyor musun boşluğa? Ben, kulaklarındaki ses, boşluktaki nefesinim yavrum.
Zaman kavramını unuttum burada. Belki seni ihmal ettim bu aralar. Beni affet. Her anını seninle paylaşmayı ne çok isterim bilirsin. Lakin bunu yapamıyorum artık. Yani oğlum senin hasretin her deminde parça parça ediyor cennetimin tadını. Hayat hırpalıyor, yaralıyor seni. Ve ben bunları gördükçe kahroluyorum. Kanayan yaranı sarayım, merhemin olayım, sarılayım, sineme alayım, öpüp koklayayım gene, dön bana.
Kahretsin! burada hayat sonlanmıyor. Gelemiyorum çocuğum. Sensizlik acı. Ve sen bu kadar uzaktayken ben sana her 'yavrum! ' deyişimde yanımdaki bütün annelerin yüreklerinde ateşler yanıyor biliyor musun?
Oysa hiç bir anne ateşi haketmiyor.
Kayıt Tarihi : 3.9.2009 20:50:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
TÜM YORUMLAR (4)