Anneme çıkıyordu tüm sevdaların yokuşlu yolu,büyüdükçe unutuluyordu okşanan saçlar,öpülen alınlar ve sevdiğim herkes eteğini çekiştirip korkuyla arkasına saklandığım annem oluyordu aslında.Koşuyordum nefes almaksızın; anne
olacağını bildiğim,kucağını şefkatle açan,her seferinde sol yanımda kasırgalar yaratan o hain sevdalara üstelik dalağımın şişmesi pahasına.Unuttum koşmayı dökülürken saçlarım hızlıca,yorulmuştum sonu olmayan bu maratonda ve kimse dikenlerden arındırıp göğsünü sen gibi basmayacaktı bağrına.Şiir giyinmişken yüreğim,bir ressam resim çizerken gökyüzüne bekliyordum hala o sonbaharda; kurşuna beş kala,umudu beş geçe...Aşk ihanetle beslenmezdi; kin dolarken yüreğe,kan boşalıyordu gözlerden.Tek celselik oturumdu bu filmin sonu ve akşamları bir büyük rakıda yüzüyordu artık hayaller.Her sabah açılırken kapım yeni bir mezarlığa kolay
değildi unutmak gideni ne de alışmak boş odalara.Eksiliyordu yıldızlar gecelerden gizlice,takvimler düşerken günleri bir bir.Çalınmıyordu kapım rahatsız olmasın diye yalnızlığım,dönmüyordu beklenen dönerken mevsim.Düşe kalka büyürken acımıyordu dizlerim,ses tellerimde boğuluyordu yanyana gelemeden harfler ve bir gece başka bir geceye açarken penceresini kapanmıyordu ne yapsamda bu oyunda perdeler.Bir ceylan iniyordu
dağlardan,bir kanarya çırpınıyordu kafeste üşürken bedenim.Ay konarken gökyüzünün dalına güneş uçuyordu; yıldızlar parlasa da o dalda yaprak yaprak,akrep ve yelkovanın bulunduğu bir çemberin içindeydim yirmi dört
saat.Sarılmıştım kendime sımsıkı; gururum düşüp parçalanmışken yere,bir anne arıyordum içimde durmaksızın ağlayan o küçük bebeğe ve medcezirlerde kürek sallıyordum uyutmak için.Biliyorum koşsaydım gelecekti bir adım,oysa hiç bilmedi yalancı bahar,yüreğim tomurcuklanmaya bir adımdan daha yakın.Şimdi deniz kenarında oturmuş bir kedi gibi hiç ayırmadan gözlerimi bakıyorum denize; ah bir kapatabilsem gözlerimi bıraksam kendimi o derin
boşluğa.Biliyorum o tuzlu,mavi suyun içinde saklı hazine.Ve sen; istediğinde deniz kızı,unuttuğunda üç yüz altmış beş gün bileğimde kelepçe...
Bir aşk kadar zehirli,bir orospu kadar güzel.
Zina yatakları kadar akıcı,terkedilişler kadar hüzünlü.
Sabah serinlikleri; yeni bir aşkın haberlerini getiren
eski yunan ilahelerinin bağbozumu rengi solukları kadar ürpertici.
Öğlen güneşleri; üzüm salkımları kadar sıcak.
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta