Bugün inşallah seni görmeye geleceğim Annem. O kadar garip ki mezarlığın kapısından içeri girince hissettiklerim. Bazen senin yanına gelene kadar hiç el değmemiş mezarları görünce içim parçalanıyor. Bazen gidip dokunuyorum dokunuyorum derken bir su vereni bile yokmuş denmesin diye su döküyorum. Suluklara su dolduruyor onların verdiği su ile kuşlar hayat bulsun istiyorum. Sonra senin suluğunun olmadığı geliyor aklıma neden bilmiyorum ama abimler öyle uygun bulmuş birşey diyemiyorum. Ama sen üzülme ben hâlâ senin evin arkasındaki kedilere kuşlara serçelerine yemek veriyorum. Suyu da işte başkalarının vasıtasıyla ulaştırıyoruz ve annem. Hem iyi de oluyor belki biz de unutmayalım öyle değil mi zaten geliyorum yanına. Biz söz okumuştum "Mezarlıklardan korkanların daha en yakını ölmemiştir. " Diye. Ne kadar doğru bir söz bu. Belki korkum yoktu ama bu kadar o hayatın içinde yaşananları görmemiştim. Hani mezarının yanına mermerden oturmamız için yapılan taş varya anne. Bir gün tam kararmaya yakın güneş batmış oturdum oracıkta. Hissettiğim huzurun tarifi yok. İnsan sizden neden korkar ki aslında en korkulmayacak olanlar sizlersiniz diye. Aniden bir rüzgar geldi saçlarımı savurdu. Ve bambaşka bir huzur geldi. Sanki bir anda o koca mezarlıktaki tüm cansız beden ,kemik, neyse bunlar önemli değil. Tüm varlığımızla oracığa gömdüğümüz bedeninizden çok ruhunuzun huzurla dolu olduğunu hissettim. Ve hep senin için annem eğer böyle bir olanak varsa şayet bizim için ertelediğin mutluluğu orada yaşamanı ,huzur ile canın yanmadan. Sen istemeden sana gelen güzelliklerle dolu ol istedim. Sana dair gittiğinden beri tek bir mutluluğum var artık canının yanmıyor oluşu ve karşında bir çare elimden hiç birşey gelmeden bakmıyor oluşumdur. Ne yaparsan sen kendine yaparsın. Kimse tam olarak ne acını ne yaşadıklarını nede ağrını bilebilir. Bunu ancak ve ancak sen bilebilirsin. Yani sana hep diyordum Annem yapma bak elimden birşey gelmiyor. Çare olamıyorum sana. Ne olur kendine iyi bak , ne olur ağrın olduğunda söyle hastaneye gidelim ,bekleme artık yeter geçmiyor görmüyor musun ? Ertelediğin onca acı bir anda üzerine yüklendi artık senin dayanabileceği boyutta değil. Güvenme bu kadar kendine. Kendine güvenmenden ziyade bizi düşünme işe gidemeyecek miyiz ,uykusuz mu kalacağız,yemek yedik mi ,hastanede bizi de mahvetmişsin daha neler neler düşünme. Düşündün de ne oldu bize ne oldu annem bak olan sana oldu. Gittin ve gelmiyorsun gelmiyorsun yani. Gittiğin yerler sana cennet olsun Annem. Senin anneliğin ,senin insanlığın , senin eşine olan saygın ve sevgin hâlâ konuşuluyor. Bir çocuğun bile önündeki hizmetin hâlâ dillerde. Sen yattığın yerde rahat uyu Hemi annem.
Mezarını öptüğüm zaman buz kesmiş bir taşla karşılaşıyorum. Ama sonra o taşa bile sinen toprağın içindeki bedeninin gün geçtikçe toprakla bütünleşen parçaları geliyor aklıma. Her yeşeren şeyde senden bir parça buluyorum. Çiçekler açınca seviniyor , solunca çok üzülüyorum. Kelebekler ,karıncalar ,kertekeleler vs. Bir çok hayvan sana sığıyor ve senden güç alıyorlar.
Hayatın bir kuralı var. Her güzellik birgün solar gider. Bakı olan toprak, Gelip geçici olan güzellik.
Sana bugün nasıl gelirim bilmiyorum. Yanında oturmayı çok özledim,seninle konuşabilmeyi ve dertleşmeyi. Toprağının etrafını taşla çevirdiklerinden beri alıştığım gibi ayak ucunda oturup topraginla butunlesemiyorum. Ayak uçlarındaki taşları camları ayıklayıp kaldıramıyorum. Tüm avucumla toprağına dokunamıyorum. İlk toprağına dokunmak zordu, ikinci toprağının elimden alınıp taşa çevrilmesi şimdilerde ise ; yanına gelip yatmak arzusu zor geliyor. Ne çok istiyorum yanına gelip uzanmayı işte deli derler diye yapamiyorum. Bende ayak ucunda ilk basamağa oturup kafamı mermerine dayiyorum. Belki öyle uyurum oracıkta biliyor musun Anne. Ama bırakmazlar bu yüzden ara ara gelip öylece duruyorum kafamı dayayıp ellerimle de mermerine sarılıveriyorum. Beni hisset der gibi ben geldim anne ,sende gel hadi der gibi. Seni ısıtırım buralar çok soğuk gel der gibi. Neyse gelince konuşuruz Annem. Senin toprağına kurban olurum.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta