Sözler kifayetsizdir seni anlatmaya
Çocukken korktuğum da
Eteğinin altına saklanır dım
Senin eteğin dünyanın en güvenli yeriydi.
Gök gürlerdi bazen
Kardeşlerimle koşar etrafına sığınırdık
Kolların kocaman kanat olurdu
Sarardın hepimizi...
Saçlarımı ördüğün günleri ne kadar özlüyorum
Bir bilsen!
Kokunu,öfkeni,sevincini,pamuk ellerini,
Sahi Anne! ...
Sen hangi kokuyu kullanıyordun.
Çünkü hiç kimse senin gibi kokmuyor..
Tandır başında ekmek pişirdiğin günleri
Anımsarım zaman zaman.
Sıcaktan terler dökerdin
Namazın geçmesin diye nasılda acele ederdin...
O gün yemek yapmaya vaktin olmaz diye
Tandıra patates atardın
Yanına çömlekte mercimek çorbası
Bin tane sofrada yemek yedim Anne!
Hiç biri senin patatesin,çorban gibi değil di..
Şimdi dua eden sesin kulaklarımda
Nasihatlerin her zaman aklımda
Gün geçtikçe her halimle sana benziyorum.
Öyle diyor kardeşlerim...
Hatta Annemizi özlediğimizde
Seni seyrederiz diyorlar Anne...
Anne Anne!
Bazen ruhum uçar
Başka diyarlara uçarım
Ama önce senin diyarına uçmak istiyorum
Fırtınalı günde senin olduğun
Limana sığınmak istiyorum
Bazen korkuyorum çocukluğumda ki gibi.
Kocaman da olsam yine de
Senin eteğinin altına sığınmak istiyorum.
Sonra ekmek kokan ellerini öpmek
Duanı almak.
Anneciğim !
Bir bilsen tüm annelerde
Senin yüzünü görüyorum....
10/Mayıs/2012
Necla Arpa Gülaçar
Fatih/İstanbul
arkalarında doldurulması mümkün olmayan boşluklar bırakılmasaydı eğer.
utanılacak bir şey değildir ağlamak,
yürekten süzülüp geliyorsa gözyaşı eğer…
belirsizliğe yelken açardı iri ela gözler zamanla,
öylesine derince bakmasalardı eğer…