annem başını alıp nereye gider
şimdi öksüz kalır çocukluğum
annem göğe sarar beni
sabah kuşlarından süt sağar
güneşle doyururdu
annem yaslandığım dağ
içimi ısıtan bahardı
gözlerdi gün boyu gelişimi
gidince ardım sıra bakardı
yokuşa akan dereydi annem
dudaklarımı ıslak bıraktı
uçurumda tutunduğum kök
her yaşta oynadığım bahçem
yağmurlarda sığınaktı
benim annem kır çiçeğiydi
ya da bir çiğdem
yalınca bir dağ köyünde
o yaşarsa ben ölmem
idareye çekip gaz lambasını
annem gamda demlenirdi
acıklı bir türküydü ekmeğine katık
rüyalarını hep bir çengele asardı
gözleri yol çeker çaresizce susardı
annemin yalnızlığıydı çift taraflı kılıç
acı gurbette ektiği tohumdu
gece sacda kavrulan höllük
zaman ninniye elediği kumdu
öpülesi elleri cecim dokurdu
elif gibiydi bilmezdi elif’i be’yi
annem hayatı yoksulluk diye okurdu
ya da ezberden tebareke’yi
hadi gel de anlat
hırkam nasıl olurdu kuşlara kanat
gem almazdı öfkem
üşürdüm karanlıkta
üstümü güneşle örterdi annem
rüyamda güneş ulu bir dağa gömüldü
bu uyanınca annesiz kalmak mı demek
hangi taş daha sert
hangi dağ daha yüksek
başını alıp geniş zamanlara gider
toprakta buharlaşır buluta ulaştırır nem
eşya üç boyutlu
ne tarafa dönsem annem
çıkıp gelse bir öyküden
yalan ki yaşamış
yalan ki yaşamışım ben
o en tatlı yalanımdı
tek kişilik bir ordu
en kalabalık yanımdı
başını alıp da dört mevsimle gider
baharı bana bırakır annem
her şubatta budanır bir yanım
huzur kapısında edilmez sitem
geleceği geçmişte doğurup
öper her gece hep beni annem
Kayıt Tarihi : 27.11.2022 04:29:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!