Sezai Karakoç’un, “Anneler Ve Çocuklar” şiiri metafizik gerilimi en dorukta yaşatan şiirlerinden biridir. Şiir tema olarak bir bütün içindedir. İç ahenk, sezgisel empatiyle birleşerek, zekâ dolu bir lirizmi okuruna hissettirir. Aynı zamanda izlek bakımından sosyolojik bir temayı kelimelerle özdeşleştirir.
Yapı bakımından olay örgüsü tığla işlenmiş bir dantelayı andırır. Bir nefhada okunan bu sarsıcı şiir, bazen kalın kitapların anlatamayacağı büyük özdeyişleri hatırlatır. Doğup büyüdüğü bölgenin gerek jeokültürel açıdan gerek jeopolitik açıdan, zaman mefhumunu da baz alarak sancılı bir dönem yaşaması, kuşkusuz şiire yansımıştır. Zaten Karakoç’un şiirlerini kronolojik tarihe göre kategorik tasniflere ayrıştırdığımız zaman, “Peygamber, Anne, Vatan” sıfatlarının geçtiği yerlerde ses, biçim, perspektif ve muhteva bakımından da akıl ötesi bir arayıştan faydalandığı görülür. Şiirlerinde Transandantal(deneyüstü) olan, ebedîleşme doğrultulu duyarlılık aracılığıyla ekzistens(varoluş) hâline bürünür.
“Anne ölünce çocuk / Bahçenin en yalnız köşesinde / Elinde bir siyah çubuk / Ağzında küçük bir leke”
Bu ilk mısralarda Karakoç, bir Mehmet Akif realizmi sunar. “En yalnız köşe” temaşa, inziva, tefekkür gibi kavramları hatırlatarak bir Hira mağarası görkemi katar.
Ne taze ölüyü mezar.
Ne de şeytan, bir günahı,
Seni beklediğim kadar.
Geçti istemem gelmeni,
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta